Sanat, doğanın taklit edilmesidir şeklinde genel-geçer bir yargı vardır. Oysaki bu yargı yanlış değil fakat eksiktir. Sanat hem taklittir hem de yeniden yaratımdır. Kır manzarasını sergileyen bir resme baktığımızda ressamın doğayı taklit ettiğini düşünebiliriz. Kır manzarası çalışmasında doğanın sanat yoluyla taklit edildiği izlenimi ağır basabilir. Fakat bir mimarî eseri temaşa ettiğimizde ise doğadaki varlıkların taklit edildiği izlenimi zayıflar. Elbette ki böylesi bir temaşada keyfe keder yorumlarda ve yargılarda bulunabiliriz. Meselâ bir mabedin kubbesinin gök-kubbeden esinlenilmiş olduğunu söyleyebiliriz. Bununla birlikte mimarî yapıtın doğadan bağımsız olduğunu ve hatta doğaya insan müdahalesi anlamına geldiğini de kolayca söyleyebiliriz. Çağımızın büyük şehirlerinin doğayla uyumsuzluğundan hep yakınıp durmaktayız zaten. Demek ki sanatın iki boyutu vardır; taklit ve yeniden yaratım! Yine de yeniden yaratım olgusu doğadan büsbütün bağımsız sayılamıyor.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Research Article |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Mart 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Sayı: 5 |