Asayiş, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşundan itibaren yönetici kadroların önemli bir sorun sahasını teşkil etmiştir. Bu problem; devletin egemenliğinin tesisi, can-mal güvenliğinin korunması, üretim sürekliliğinin sağlanması gibi geniş konuları da kapsamaktadır. Cumhuriyetin ilk yıllarında kurucu kadroların bu olgunun üzerinde durmaları bu hassasiyetten de ileri gelmektedir. Bu nedenle, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş evresinde asayiş ve iç güvenlik meseleleri, bağlantılı olduğu diğer sorunlarla da birlikte incelendiğinde, yakın dönem Türkiye tarihinin en önemli sorunlarından birisi değerlendirilmiş olacaktır. Bu süreçte, muhacir ve mültecilerin akınlar halinde sınırlara yığılmaları ve göçerlerin ülkenin her tarafına dağılıp düzensiz bir biçimde yaşamaları da gözlenmiştir. Bu sırada doğu illeri özelinde aşiret halkının dinî söylemlerle kolayca kışkırtılabilmesi, sınır boylarında hangi devlete tabii olduğu belirsiz olan unsurların yaşamaları, doğu kırsalında iç güvenliğin sağlanmasını güçleştirmiştir. Jandarma teşkilatı daha Birinci Dünya Savaşı ve Millî Mücadele’nin yıkıcı tesirlerini üzerinden atamadan kendisini ayaklanmaların içinde bulmuş, mevcut lojistik imkânları ve personeli en verimli şekilde kullanma yoluna gitmiştir. Doğu kırsalı özelinde, 1924 yılında başlayan ve 1938 yılı sonlarına kadar devam eden ayaklanmaların bastırılmasında ve sonuçlandırılmasında gerek seyyar gerekse sabit jandarma birlikleri etkin olarak görev almışlardır. Bu sayede jandarma teşkilatı, ülke nüfusunun büyük bir kısmının kırsalda yaşadığı gerçeğinden hareketle, aldığı iç güvenlik tedbirleri sayesinde, “çağdaş bir ulus” yaratmak, belirtilen sorunları gidermek ve toplumu rahatlatmak da istemiştir. Bu hassasiyetler dâhilinde makalede Türkiye’de hükümetlerin asayişin sağlanması yönünde uygulamaları ele alınırken, devletin iç bünyesi, hukuku, ekonomisi, örgütleri, yönetim biçimleri ve halk-devlet ilişkileri gibi konular göz önünde bulundurulmaya çalışılmıştır
Since the foundation of the State of Republic of Turkey, asayiş public order constituted an important area of problem for the administrative staff. That problem includes wide topics like the establishment of state sovereignty, protection of safety of life and property, ensuring of continuity of production. That sensitivity is the source of why the founding staff of state put emphasis on that fact in the early years of the Republic. Because of this, in the founding phase of Republic of Turkey, when the issues of public order and internal security are studied with the other related problems, one of the most important problems of recent history of Turkey will be assessed. In that period it was observed that refugees and immigrants accumulated in influx on the borders and lived in an irregular way by scattering all over the country. Meanwhile, especially in rural areas of eastern provinces, it got harder to sustain internal security because the people of tribes could easily be provoked by religious discourses and some groups whose nationality was unclear lived on border areas. The Gendarmerie found itself against insurgencies even without being able to get over the destructive effects of the First World War and National War of Independence and tried to use available logistical facilities and manpower in the most efficient way. Especially in rural areas of eastern provinces, both stationary and mobile gendarmerie units actively were assigned in suppressing and finalizing the insurgencies that started in 1924 and continued until late 1938. In this way, the gendarmerie organization wanted to create a contemporary nation, to solve the problems mentioned, to comfort the society with the measures taken and by taking into consideration of the fact that majority of the country population lived in rural areas
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 25 Ağustos 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 10 Sayı: 52 |