Matbaanın icadı ve arkasından bilinen anlamda ilk gazetelerin yayına başlaması ile birlikte gelişen basın gücü, her siyasal dönüşümde, en önemli aktörler arasında yer aldı. Dünyadaki örneklerinden yaklaşık 200 yıl sonra yayın hayatına başlayan Türk gazeteleri de siyasal hareketlerin yayın organı gibi hareket etti. Hâkimiyet-i Milliye’den Cumhuriyet’e, Hergün Gazetesi’nden Millî Gazete’ye kadar çok sayıda yayın organı yakın oldukları hareketleri/siyasi partileri destekleyici bir yayın politikası izledi. 12 Eylül askerî darbesi, tam liberal ekonomiye geçiş çabaları ve holdinglerin ortaya çıkması ve 1990’lı yıllarda televizyonların da gazeteler kadar etkili olmaya başlaması ile birlikte yayın organları, istisnalar hariç, büyük holdinglerin kontrolüne girmeye, ekonomik gelişmelere göre yayın politikası belirlemeye başladı. Artık basın kelimesi yerine Türk Dil Kurumu sözlüğünde kelime anlamı “iletişim ortamı” olarak tanımlanan “medya” ifadesi ön plana çıkmaya başladı. Bir anlamda dünyadaki gelişmeler çerçevesinde, Türkiye Cumhuriyeti için bir milat olarak yansıtılan 3 Kasım 2002 tarihine kadar, medya âdeta bir politik güç merkezi hâline geldi. Türkiye’de medyanın evriminin ve özellikle Soğuk Savaş sonrası değişimin, günümüzde politik tartışmalara ışık tutacağını değerlendirmekteyiz. Bu çerçevede, makalemizde somut veriler ve dönemsel değişimler ışığında, bu sürecin bir hatırlatmasını yapılmaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 25 Mart 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2011 Cilt: 2 Sayı: 8 |