Sibirya’dan Avrupa içlerine kadar uzanan Türk dünyasında, çok erken tarihlerde kurulmuş olan siyasal organizasyonlar ile dünya hâkimiyetine ulaşan güçlü devletler ortaya çıkmış ve bu geniş coğrafya da günümüze kadar ulaşan etkinliğini sürdürebilmiştir. Ancak Türk kültür çerçevesinden uzaklaştığı anda bulunmuş olduğu coğrafyada önce hâkimiyetini sonra da etkinliğini yitiren Türk Devletleri de olmuştur. Bu devletler, kendi rızaları ile din değiştirerek önce dillerini sonrada alışkanlıklarını terk ederek, ilgili ülkenin hegemonyası altına girmişlerdir. Hatta bazı Türk boyları tamamen asimile olarak tarih sahnesinden silinmiştir. Türklerdeki hâkimiyeti kaybetme ve asimile olma süreci, çoğunlukla Türk yöneticilerin kendi rızaları ile Türk kültür ekseninden uzaklaşması şeklinde gerçekleşmiştir. Hegemonyanın doğasına uygun olarak gerçekleşen bu sürecin ardından Hegemon devletler, Türkler üzerinde hegemonyalarını sürdürmek için Türkleri küçük guruplara ayırarak, onların arasında mezhep, aşiret, kabile, boy gibi farklılıkları öne çıkararak, mikro milliyetçiliği geliştirmişlerdir. Böylece önce dinlerini sonra dillerini kaybeden Türkler, zaman içerisinde milli tarih bilincini de yitirerek farklı birer topluluk olarak anılmaya başlanmıştır. Bu süreç, miladın başlarında Budizmin kabul edilmesi ile başlamış ve günümüze kadar farklı din ve kültürlerin etkisi ile devam etmiştir. Türkler bugün otuz civarında bağımsız, özerk ve yarı özerk yapıya sahip topluluklar olarak hayatlarını sürdürürken, aralarında alfabe birliği dahi olmadığı için birbirlerini anlamakta bile güçlük çekmektedirler.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Uluslararası Siyaset |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Ağustos 2022 |
Gönderilme Tarihi | 7 Haziran 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 9 Sayı: 48 |