Orta Doğu olarak adlandırılan bölge, Doğu ile Batı’yı, Coğrafi olarak dünyanın üçüncü büyük okyanusunu, Akdeniz’e bağlayan, Rusya’nın sıcak denizlere ulaştığı nokta olmanın yanı sıra ekonomik ve kültürel faaliyetler anlamında en yoğun bölgedir. Yerkürenin bu anlamda jeopolitik en değerli noktası olarak tanımlanabilecek olan geniş Ortadoğu coğrafyası diğer yandan topraklarının altında mevcut yer altı kaynaklarının zenginliği ile özellikle de 20. yüzyıl başında petrolün keşfi sonrasında bir çatışma sahası haline gelmiş ve dünya egemenliği siyasetinde önemi kat be kat artmıştır. İşte tüm bu özellikli durumuyla Orta Doğu kavramı bir coğrafi tanımlamadan çok bir politik ve stratejik tanımlamanın ürünü olmuş ve küresel hakimiyet mücadelesinin merkezine yerleşmiştir. Bu çatışma paradigmalarından birisi de etnik-milliyetçi eksende cereyan etmektedir. Aynı eksen Ortadoğu’nun nüfus yoğunluğu anlamında en geniş kitlesini oluşturan Arapları milliyetçi düşünce etrafında birleştirmek çabalarının da temelini oluşturmuştur. 19. yy ile birlikte Arap dünyasında farklı ekoller etrafında gelişen milliyetçi çabalar, birbirinden bağımsız nedenlerle sonuçsuz kalmıştır. İşte çalışmamız milliyetçilik olgusunu temel alarak, Arap milliyetçiliğinin tarihsel seyrini ve bu seyirler içinde ortaya çıkan ekolleri incelemek, bu çabaların neden sonuçsuz kaldığına yakından bakmak için hazırlanmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 27 Aralık 2021 |
Gönderilme Tarihi | 9 Nisan 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 4 Sayı: 8 |