Türkiye’nin Afrika kıtasındaki ülkelerle ilişkileri
2000’li yılların başına kadar asgari düzeyde seyretmiş ve Türkiye’nin ne
tutarlı bir Afrika politikası ne de Afrika’ya açılma gibi bir niyeti olmamıştır
(Tepebaş, 2013: 320). Dolayısıyla başta Sahra-Altı bölgesi olmak üzere Afrika
kıtası uzun yıllar marjinal ve incelenmeye değer görülmeyen bir bölge olarak
kalmıştır. Kapsamlı bir Afrika politikası hedefi ile 1998 yılında ilk somut
adım atılmış ve geniş kapsamlı bir eylem planı hazırlanarak Afrika kıtasındaki
ülkelerle ekonomik, kültürel ve insani boyutlu ilişkilerin geliştirilmesi
hedeflenmiştir (Aydın, 2014: 4). Özellikle son yıllarda AB ekonomisinin
daralması, Afrika kıtasının ekonomik potansiyelinin farkına varılmasını
sağlamıştır. Afrika ülkeleri ile olan ticaretimizin boyutları küçük gibi gözükse
de 2003 yılından bu yana gerçekleşen artışlar, Afrika ülkelerinin ticaret
potansiyelinin ne kadar büyük olduğunu ve gelecekte ne gibi fırsatlar
yaratılabileceğini göstermesi bakımından önemlidir.
Bu çalışmada, ilgili literatür içerisinde saklı
duran bilgileri keşfetmeye ve yorumlamaya dayalı nitel araştırma ve analiz
yöntemi uygulanmak suretiyle Türkiye’nin Afrika ülkeleri ile ekonomik
ilişkilerinin geliştirilmesinin önemi üzerinde durulmuş ve bu ülkelerle olan
dış ticaret hacmimizin geliştirilmesi amacıyla politika önerileri
oluşturulmuştur. Ayrıca, tarihi ve kültürel bağlarımız olan Afrika kıtasındaki
ülkelerin mevcut potansiyeli ve önümüzdeki dönemde uluslararası arenada giderek
artacak önemleri göz önünde bulundurularak iş adamlarımızın ve akademisyenlerimizin
bu konuya dikkatlerinin çekilmesi amaçlanmıştır. Bu bağlamda karşılıklı beklentiler çerçevesinde yarar
sağlayan ikili-bölgesel ilişkiler kurabilmesi için öncelikle akademik anlamda
işbirliğine gidilmesi, genç akademisyenlerin Afrika üzerine çalışma yapmaya
teşvik edilmesi, yazılı ve görsel medyada Afrika ülkeleri ile ilişkilere daha
fazla yer verilmek suretiyle farkındalık yaratılması ve Afrika konusunda uzman
yetiştirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Bir diğer önemli bulgu, kıtanın
içinde bulunduğumuz yüzyılın en önemli rekabet alanlarından biri haline geldiği
bir ortamda Türkiye’nin Afrika ülkelerini göz ardı etme lüksünün olmadığı ve
deneyimli olduğu alanlarda Afrika ülkelerine teknik yardım ve eğitim desteği
sağlaması ve işbirliği imkanlarını geliştirmesi yoluyla dış ticaret hacmimizin
arzu edilen seviyelere ulaştırılabilmesinin mümkün olduğudur.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 10 Nisan 2018 |
Gönderilme Tarihi | 2 Kasım 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Sayı: 2 |
Verimlilik Dergisi Creative Commons Atıf-GayrıTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY-NC 4.0) ile lisanslanmıştır.