In this study, the relationship offered by Humboldt between culture and language will be examined.
According to him, in addition to being constructed by language culture, constructs language as well. The
identity of language and spirit is the bases at of this interaction. The transition from the view which
regards language as the representation of thought to the view which regards language and thought as
identical has significance for the present post-structuralist language views. According to poststructuralist
views, language establishes the truth, rather than represent it. In the first group of views on
language, as conceived in terms of Boethius triangle, i.e. the earth-thought-language differentiation;
these views regarded language as the secondary representation of truth while in Humboldt, language
and thought, regarded as identical, has become the primary representation of truth. Later on, along with
post-structuralists, this representation idea is pushed into the background and the language’s property
of constructing truth is foregrounded. This study aims to show that the views of Humboldt, as a
predecessor of Saussure, althought not as influential as him, are important in the transition to the poststructuralist
thought.
Bu çalışmada Humboldt’un kültür ve dil arasında kurduğu ilişki incelenecektir. Filozofa göre, kültür dil
tarafından oluşturulmasının yanı sıra dili de kurar. Bu karşılıklı ilişkinin temelinde dil ve tin özdeşliği
yatar. Dili düşüncenin temsili olarak gören anlayıştan dil ile düşünceyi özdeş gören anlayışa geçilmesi
bugünkü postyapısalcı dil görüşleri bakımından önemlidir. Postyapısalcı görüşlere göre dil temsil
etmekten ziyade hakikati kurandır. Boethus üçgeni bakımından ele alındığında, ilk dil görüşlerindeki
dünya-düşünce-dil ilişkisi farklılaşmış, onlarda dil gerçekliğin ikincil bir temsili iken, Humboldt’ta özdeş
görülen dil ve düşünce gerçekliğin birincil temsili olmuştur. Sonrasında postyapısalcılarla birlikte bu
temsil düşüncesi geri plana atılıp dilin hakikati inşa etme özelliği öne çıkarılacaktır. Çalışmada Saussure
kadar etkili olmamış olsa da aslında bir Saussure önceli olan Humboldt’un görüşlerinin, postyapısalcı
düşünceye geçişte önemli bir basamak olduğu gösterilmeye çalışılacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Ekim 2016 |
Gönderilme Tarihi | 16 Haziran 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Sayı: 4 |