Gaybî meselelerden olup yaratıcı tarafından iman edilmesi istenilen hususlardan biri, hiç şüphesiz meleklerin varlığıdır. Mahiyetleri, çeşitleri, görevleri ve özellikleri noktasında da insanlar, ancak İslâm’ın iki temel kaynağı olan Kur’an ve Sünnet’te bildirildiği kadarıyla bilgi sahibi olabilirler. Zira gaybî konularda bilgiye erişme yollarından, bağlayıcı ve esası itibarıyla kat‘î ilim bildiren dayanak, vahiydir. Hissî olmayan bu alanda duyular tabiatıyla bilgi aracı olamazlar. Aklın ise gaybî bilginin sübûtundan ziyade anlaşılması ve yorumlanması bakımından delâletinde etkinliği vardır. Peygamberlerin dışındaki bazı insanlar tarafından ilham veya rüya gibi vesilelerle elde edildiği iddia edilen bilgilere gelince bunlar, kaynağı kesin olarak Allah (c.c.) olmadığı için bağlayıcı olmamasının yanı sıra subjektif bir deneyim olarak doğru ya da yanlış olmaya elverişlidir. Dolayısıyla meleklerle ilgili zikredilen hususlarda doğru ve güvenilir bilgiye ulaşmanın yolu ancak vahiy olabilir. Yaratıcının kendilerine yüklediği görevler bakımından melekler farklı kısımlara ayrılmaktadır. Bu melek gruplarından biri daha çok, “değerli yazıcılar” anlamına gelen “kirâmen kâtibîn” sıfatlarıyla anılan meleklerdir. Genel olarak insanların dünya hayatında yapıp ettiklerini yazılı olarak kayda geçirmekle görevli oldukları inananlar tarafından bilinmektedir. Ancak bu husus detaylı olarak ele alındığında akla birçok soru gelmektedir. Özellikle konu bağlamında 5N1K sorgulama tekniği üzerinden yola çıkıldığında bu durum ortaya çıkmaktadır. İnsanın sorumluluğu açısından bakıldığında kanaatimizce en önemlisi “ne” ve “ne zaman” sorularıdır. Çünkü insanın nelerden ve ne kadar süre sorumlu olacağını bilmesi, kendisi açısından öncelikli olandır. Bu da yazıcı meleklerin insanla ilgili hangi hususları yazılı olarak kayda geçirdiğinin bilinmesiyle bilinebilir. Ayrıca bunları ne zaman yazmaya başladıkları ve ne zaman sonlandırdıkları da bilinmelidir. Böylece insan için sınava tabi tutulduğu hususlar ile sorumluluk süresi ortaya çıkmış olur. Diğer sorulara gelince elbette onların da cevapları önemlidir. Ancak araştırmanın sınırlarını aşmama düşüncesiyle bunlara kısaca değinilecektir. Öncelikle “nerede” sorusunun cevabının amellerin vuku bulduğu mekân olarak dünya olduğu herkesçe malumdur. Kayıt tutanakları olarak ise defter gibi fizikî bir malzemeden ziyade fizik ötesi oldukları ilk akla gelendir. “Neden” sorusu bir yönden yaratılıştan doğan sorumluluklarla alakalı olup çok detay istememektedir. Ancak yaratıcının insana ait her şeyi zaten bilip unutmuyor olması ve onu hesaba çekmek için aslında hiçbir kayda ihtiyaç duymaması bakımından yazılmasının hikmeti sorgulanabilir. İnsanın, yaptıklarının kaydedildiğinin ve ona göre davranması gerektiğinin bilincinde olması, böylece hesap günü bu durumdan haberinin olmadığını ileri sürememesi gibi gayelerden ötürü yazıldığını söylemek mümkündür. “Nasıl” sorusu ise insanın sorumluluğunu ilgilendiren bir husus değildir. Son olarak “kim” sorusunun cevabının, yazdıran olarak Allah (c.c.); yazan olarak ise adı geçen melekler olduğu sarihtir. Binaenaleyh araştırmanın konusu, Kirâmen Kâtibîn meleklerinin kaydettiklerinin mahiyetinin ve zamanının tespitine dair olan “ne” ve “ne zaman” sorularıdır. Amacı da özellikle bu iki sorunun cevaplarına vahyin kaynakları olan Kur’an ve Sünnet üzerinden ulaşmaktır. Çalışmanın bu yönüyle önemli olduğu düşünülmektedir. Araştırmada yöntem olarak Kur’an ve Sünnet’te konu hakkında yer alan ilgili metinler üzerinden belgesel araştırma ve yorumlama metoduna başvurulacaktır. Özellikle mezkûr soruların cevaplarını ilgilendiren hadis rivayetlerinin tespiti, ihtiyaç duyuldukça sıhhat değerlendirmesi ve âlimlerin meseleyle bağlantılı yorumları, araştırmanın kapsamına girmektedir. Sonuçta ise zikredilen soruların cevaplarıyla ilgili elde edilen bulgulara ve bazı yönlendirici açıklamalara yer verilecektir. Araştırma neticesinde kısaca, “ne” sorusunun cevabının, iyilik ya da kötülük kategorisine giren insana ait ve özgür iradesiyle bilinçli ve kasıtlı olarak edindiği her türlü inancın, düşüncenin, duygunun, niyetin; icra ettiği her eylemin, söylemin; sebebiyet verdiği ya da ardında bıraktığı her çeşit iyilik ve kötülüğün olduğu anlaşılmıştır. “Ne zaman” sorusunun cevabının ise, iyilikler için ergenlik öncesi dönemden; kötülükler için ise ergenlikle başlayıp ölüme kadar, hatta varsa ardında bıraktıkları ya da neden oldukları, insanlar üzerinde etkisinin bitimine kadar devam eden zaman dilimi olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
The existence of angels is undoubtedly one of the unseen matters that the Creator requires one to believe in. The human being can only have knowledge as far as it is reported in the Qur’an and Sunnah, the two main sources of Islam, in terms of their nature, types, duties and characteristics. This is because the binding and essentially definitive knowledge especially among the ways of accessing knowledge on unseen matters is revelation. In this non-sensory field, the senses naturally cannot be a means of knowledge. The intellect, on the other hand, has a role in the signification of unseen knowledge in terms of its understanding and interpretation rather than its assertion. Angels have been divided in to different parts in terms of the duties that the Creator has assigned to them. One of these angelic groups is the angels who are often referred to by the term “Kirāman Kātibīn”, which means “the precious scribes” and their attributes. However, when this issue has been discussed in detail, many questions has come to mind. This is especially the case when “the 5W+1H questioning technique” has been used in the context of the subject. According to us, the most important questions are “what” and “when” in terms of human responsibility because knowing what one is responsible for and how long one will be responsible for is a priority for one self. This can only be known by knowing which issues the scribe angels record in writing about the human being. It is also necessary to know when they start writing them down and when they finish. In this way, the matters for which the human being is being tested and the duration of his responsibility are revealed. As for the other questions, of course their answers are also important. However, they will be mentioned briefly in order not to exceed the limits of this study. First of all, it is common knowledge that the answer to the “where” question is the world as the place where deed stake a place. As for the records, the first thing that comes to mind is that they are beyond physics rather than a physical material such as a notebook. The question of “why” is in related to the responsibilities arising from creation and does not require much detail. The question of how is not a matter of human responsibility. Finally, it is clear that the answer to the question of “Who is?” that the dictating one is Allah and the recording one is angels. Therefore, the subject of this study is the questions of “what” and “when” regarding the determination of the nature and time of what the angels of Kirāman Kātibīn recorded. The study’s aim is to reach the answers to these two questions through the Qur’an and Sunnah which are the sources of revelation. The study has been considered to be important in this respect. As a method in the research, the method of documentary research and interpretation will be applied through the relevant texts in the Qur’an and Sunnah on the subject. In particular, the determination of the Ḥadīth narrations related to the answers to the afore mentioned questions, the evaluation of their authenticity as needed, and the comments of the scholars related to the issue have taken a place within the scope of the research. In the end, the findings, some summarizing evaluations and guiding explanations will be given in relation to the answers to the afore mentioned questions. As a result of the research, it was understood that the answer to the question of "what" is, in short, every belief, thought, emotion, intention that a person acquires consciously and intentionally with his free will; every action, statement he performs; every kind of good and evil that he causes or leaves behind falling into the category of good or evil. It is also concluded that the answer to the question “When?” is the time period starting from pre-adolescence for good deeds and starting from adolescence until death for evil deeds, and even until the end of the effects they have left behind or caused, if any, on people.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Hadis |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 30 Aralık 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2024 |
Gönderilme Tarihi | 9 Temmuz 2024 |
Kabul Tarihi | 17 Eylül 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 |