Genel kabule göre Arapçada kelime üç ana başlıkta ele alınmaktadır. Bunlar, isim, fiil ve harf/edattır. Dûne (دون) kelimesi de bu üçüncü grupta bulunan sözcükler arasında yer almaktadır. Bu makalede, dûne edatının Arapçada kullanılışı ve anlam çerçevesi belirlendikten sonra, edatın ifade ettiği mananın meâllere nasıl yansıtıldığı ele alınmaya çalışılmıştır. Kur’an’da 143 defa yer bulan bu edat, çoğunluğu “min dûnillâhi/Allah’ın dışındakiler” şeklinde tamlama oluşturmakta ve Allah’ın dışında tapınılan unsurlara işaret etmektedir. Söz konusu edatın doğru bir şekilde çevirilere aktarılmaması sorun teşkil etmektedir. Dûne edatı Arapçada sakındırma, yakınlık veya uzaklık derecesi, birinin diğerinden maddî ya da manevî bakımdan alt veya üst konumda bulunması gibi anlamlar ifade etmektedir. Dûne sözcüğü, zaman bakımından önce veya sonra anlamı taşımamakta, daha çok sıfat ve zarf olarak kullanılmaktadır. Tarihi süreçte anlam genişlemesi yaşayan dûne kelimesi, “bir halden başka bir duruma geçmek, bir hükümden diğer bir hükme intikal etmek” anlamında kullanılmaya başlanmıştır. Arapçada “bi/بِ” harf-i ceriyle tamlama oluşturabilen bu edat, Kur’an’da sadece “من/min” harfi ceriyle istihdam edilmiştir. Verilen bu anlamları, meâllere veya Türkçeye birkaç istisna haricinde “dışında” ya da “başka” şeklinde çevirmenin en isabetli yol olduğu görülmüştür. Dolayısıyla dûne edatının bu anlamının meâllere doğru ve uygun bir biçimde aktarılması son derece önem arz etmektedir. Ancak birçok meâlde ciddi hatalar tespit edilmiştir. Mevzu bahis edata anlam verilirken kendisinde bulunmayan anlamlar ilave edilmiş, zaman zaman da değişik bir meâl yapma adına dûne kelimesini karşılamaktan uzak manalar tercih edildiği müşahede edilmiştir. Çalışmada, problem görülen çevirilerden örneklerle birlikte mukayese imkânı oluşturması için doğru tercüme yapan meâllerden de misaller verilmiştir. Ayetin tamamını vermek konuyu çok uzatacağı için, sadece ilgili kısmın metni ve meâli ile yetinilmiştir. Çalışmada ele alınan ayetin, özellikle ilk dönem tefsirlerde nasıl açıklandığı tespit edildikten sonra bu anlamın seçilen meâllerle mukayeseleri yapılmıştır. Bu makalede, dûne kelimesinin erken dönem lügatlerle, ilk dönem tefsirlerdeki anlamı belirlenmeye çalışılmış, meâller de buna göre kritik edilmiştir. Sonuç olarak, meâllerde dûne edatının ekseriyetinin isabetli bir şekilde yansıtıldığı görülmüş olsa da bazı meâllerde anlamı anlamsız kılacak, hatta bazılarında da manayı tersyüz edebilecek, Allah Teâlâ’nın ulûhiyetine yakışmayacak çevirilere rastlanmıştır. Yûnus Sûresi’nin, “Bu Kur'an, Allah'tan başkası tarafından yalan olarak uydurulmuş değildir…” ayeti bu durum için çarpıcı bir örnek niteliği taşımaktadır. Bu ayetin çevirisi dikkatlice düşünüldüğünde, (haşa) Kur’an Allah tarafından uydurulmuş (!) bir kitap sonucu çıkmaktadır. Bazı meâllerde dûne edatının hiç tercüme edilmediği ve hesaba katılmadığı, bazı meâllerde de alakası olmayan başka edatlarla çevrildiği görülmüştür. Dûne edatının “peşi sıra” şeklinde tercümesinin de açık bir hata olduğu müşahede edilmiştir. Meâllerin, dûne edatı ile ilgili tespit edilen önerilere göre yeniden gözden geçirilmesi Kur’an mesajının daha bir anlaşılır olması için son derece önemi haizdir.
Etik kurallarına bağlı kaldığımı taahhüt ederim
Herhangi bir kurum yoktur
According to general acceptance, the “Word” in Arabic is categorized into three main headings which are nouns, verbs and prepositions. The word dūna (دون) is among the words in this third group. In this article, after determining the usage and meaning of the preposition dūna in Arabic, it is tried to examine how the meaning of the preposition is reflected in the translations. This preposition, which appears 143 times in the Qurʾān, mostly forms the phrase “min dūnillahi/those outside of Allah” and points to the elements worshipped outside of Allah. The problem is that this preposition is not translated correctly. In Arabic, the preposition dūna means to avoid, the degree of closeness or distance, and the position of one above or below the other, either materially or spiritually. The word dūna does not carry the meaning of before or after in terms of time but is rather used as an adjective and adverb. The word dūna, which has experienced an expansion of meaning in the historical process, has begun to be used in the sense of “passing from one state to another state, moving from one judgment to another judgment”. This preposition, which can form a phrase with the letter “bi/بِ” in Arabic, is used only with the letter “من/min” in the Qurʾān. It has been seen that the most accurate way to translate these meanings into Turkish is to translate them as “outside of” or “other than”, with a few exceptions. Therefore, it is of utmost importance that this meaning of the preposition dūna is accurately and appropriately conveyed in the translations. However, serious errors were found in many translations. While giving the meaning to the preposition in question, meanings that are not in the preposition itself have been added, and from time to time, it has been observed that in the name of making a different translation, meanings that are far from meeting the word dūna have been preferred. In the study, examples of problematic translations are given along with examples from the correct translations in order to create a comparison. Since it would be too lengthy to give the whole verse, only the text and the translation of the relevant part are given. After determining how the verse is explained, especially in the early tafsirs, it is compared with the selected translations. In this article, the meaning of the word dūna in early dictionaries and early commentaries has been examined, and the translations have been criticized accordingly. As a result, although the majority of the translations have been found to reflect the preposition dūna accurately, some of the translations have been found to meaningless, and some of them have even turned the meaning upside down, which is contradicting the divinity of Allah. The verse in Surah Yūnus, “This Qurʾān has not been fabricated as a lie by anyone other than Allah...” is a striking example of this situation. Careful consideration of the translation of this verse leads to the conclusion that the Qurʾān is a book invented (!) by Allah. It has been observed that in some translations the preposition dūna is not translated at all and is not considered, while in others it is translated with other irrelevant prepositions. It has also been observed that the translation of the preposition dūna as “one after another” is a clear error. It is of utmost importance to revise the translations according to the suggestions regarding the preposition dūna in order to make the Qurʾānic message more comprehensible.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Tefsir |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 30 Aralık 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2024 |
Gönderilme Tarihi | 24 Temmuz 2024 |
Kabul Tarihi | 8 Ekim 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 |