Hz. Peygamber, kendisine indirilen âyetleri ashabına okuyor ve ayrıca vahiy kâtiplerine yazdırıyordu. Sahabe, bir ibadet anlayışı ile kabiliyetleri ölçüsünde bunları ezberliyor ve ayrıca okuma yazma bilenler kendi imkânlarına göre yazıya geçiriyorlardı. Bu durum, Kur’ân’ın iki yöntemle; hem yazı ile hem de ezber yoluyla bize ulaştığını göstermektedir. Gerek Hz. Peygamber tarafından yazdırılan, gerek Hz Ebu Bekir tarafından cem edilen ve gerekse Hz. Osman’ın inisiyatifi ile çoğaltılan Kur’an yazısında, nokta ve hareke bulunmuyordu. Bu durum, bazı kelimelerin ve harflerin birkaç türlü kıraatine zemin hazırlıyordu. Kıraat farklılıkları da bundan neşet ediyordu. Kur’ân’ın Yedi Harf üzerine indirildiğini belirten hadiste geçen “yedi” kelimesinin neye delalet ettiğine dair açık bir nassın veya herhangi bir rivâyetin olmayışı bu meselenin giriftliğini ortaya koymaktadır. Şüphesiz “yedi harf” konusu, Kur’an’ın kıraatinde ona inananlara verilen genişlik ve ruhsattır. Bu mesele, İslam dinine yeni giren unsurlara kolaylık sağladığı gibi İslam’ın yayılmasına da zemin hazırlıyordu. Yedi Harf meselesini bu doğrultuda anlamak ve değerlendirmek gerekir. Ma- kalemizde bu doğrultuda değerlendirmeler yapılacak ve özellikle klasik tefsir mukaddimelerinde bu konuya yaklaşımlar ve tahliller ele alınacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Ağustos 2016 |
Gönderilme Tarihi | 21 Haziran 2016 |
Kabul Tarihi | 12 Temmuz 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Cilt: 2 Sayı: 2 |