Like the other modern judicial system there isn’t “minority” term in Islamic Law. Instead of this insulting and impolite using/understanding of “minority”, Islamic Law gives place to “zımmi” and “muste’men” for this conseption.
Zımmi means a citizen who is entitled to ‘be a citizen’ by the contract and is guarenteed the whole rights’ by goverment/ Darulislam. And muste’men is a foreigner whose rights secured by the way of “eman/security”.
Either “zımmi” or “muste’men” have their religious and judicial rights. Even though the contradiction between Islamic Law and the judicial system of them, they could exploit their law of interia/ national law independently.
Islamic Law Zımmi Muste’men Human Rights Minority Rights The Constitution of Medina
Azınlık deyimi, Batı hukukunda, bir kamu hukuk terimi olarak kullanılmaktadır. Çoğu kez, hâkim kitle tarafından hakkı gasbedilen bir nüfus yoğunluğunu anımsatmaktadır. Çağdaş hukuk sistemindeki “ülke” kavramı ile İslam Hukukunda “dâr” kavramı arasında sistem farklılığı vardır. Çağdaş hukuk sistemlerinde, ülkenin bir “aslî” vatandaşı bir de ülkenin normal vatandaşlık statüsünden farklı haklara sahip, -adeta bir alt sınıf diyebileceğimiz- “ikincil” vatandaş vardır. Bu kesim, bütün haklarını ülkenin asıl vatandaşlarının getirdiği sınırlara göre kullanır. Ülkede “yerli” ve “yabancı” çağrışımlı iki vatandaş olup, birincilin tanıdığı kadar varlık gösterebilen bir ikincil grup hayat sürer. Bu ikincil gruba, Batı Hukuku sisteminde “azınlık” deyimi kullanılır.
İslam Hukuku, ülkeleri (dâr), Dâru’l-İslâm ve Dâru’lküfr olarak ikiye ayırır. Bu ayrım, bir aşağılama adına değil, var olansosyal realiteyi kabul etmek adına kavramsallaştırılmış bir ifadedir. Dâru’l-İslâmın iyi ilişkiler içinde olduğu ülkeye Dâru-s-sulh adı verilir ve bu ülkenin vatandaşlarına her türlü seyahat hakkı tanınır.
Dârulislam vatandaşları, Müslüman ve gayrimüslimlerden oluşur. Her iki grub da “aslî” vatandaşlık hakkına sahiptir. Gayrimüslim vatandaş için, küçümseyici, incitici “azınlık” (minority) deyimi yerine, “zimmî” ve “müste’men” ifadeleri kullanılır.
Zimmî, sözleşme gereği vatandaşlık hakkı kazanan ve her türlü hakları Dârulislam (İslami Devleti) tarafından garanti edilen vatandaş demektir. Müste’men ise, kendisine eman (güvence) verilen yabancı demektir. İslam hukukunda gerek zimmî, gerekse müste’men, dînî ve hukukî bütün haklara sahiptir. Onlara, hukukî özerklik verilmiştir. İslama ters düşse bile, kendileri için meşru olan iç hukuklarını serbestçe kullanabilirler.
İmam Serahsî (483/1090), Buhara Meşâih geleneği çevresinde İmam Mâtürîdî () ekolüne bağlı büyük bir İslam Fakîhidir.
İslam Hukuku Zimmi Müste’men İnsan hakları Azınlık hakları Medine vesikası
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2019 |
Gönderilme Tarihi | 3 Aralık 2019 |
Kabul Tarihi | 25 Aralık 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 5 Sayı: 2 |