Tarihin eski dönemlerinden beri silah ambargoları, değişik veçhelerle kendisini göstermiştir. Hz. Ömer döneminde stratejik öneme sahip at, silâh gibi askerî levazımın ve köleleştirilen savaş esirlerinin düşman ülkelerine ihracı yasaklanmış, Sâsânîler ve Bizans’a karşı daha etkin mücadele edilmesi esas alınmıştır. Bunun yanında Bizans’ın bulduğu Greguvar/Grejuva ateşi, önemli bir silah olarak yüzyıllar boyu imparatorluğun en önemli savunma ve saldırı gücü olmuş, düşmanlarına karşı caydırıcı bir unsur haline gelmiştir. Bu önemli silahın bırakınız satışını yapmak, bileşimleri dahi ilâhî bir sır gibi saklanmıştır. Haçlı seferleri esnasında ise silah ambargoları daha farklı cephesi ile kendisini göstermiştir. Papalar, 1144’te Urfa’nın İmâdeddin Zengî tarafından, 1187’de Kudüs’ün Selahaddin tarafından Franklardan alınması ile silah ambargosu çağrılarında bulunmaya başlamışlardır. Bu çağrılar, Müslümanların kazandıkları yeni başarı ve zaferlerle devam etmiş, papaların Mısır ile ticareti yasaklamasına ve silah satışına ambargo uygulamasına neden olmuştur. Papalığı böyle bir çağrı yapmaya sevk etmede Doğu’daki Haçlılar yanında şövalye tarikatlarının temsilcileri de rol oynamıştır. Selahaddin karşısında çaresiz kalan Hospitalier şövalye tarikatı büyük üstadı Roger de Les Moulins’i (1177-1187) bu süreçte hatırlayabiliriz. 1179’da Papa III. Aleksander ile görüşen büyük üstat, Selahaddin ile mücadele edebilmek için daha etkin kararlar alınmasını istirham etmiş, Müslümanlara silah ambargosu uygulanmasını istemiştir. Müslümanların büyük ihtiyaç duydukları demir, kereste ve zift gibi genellikle Batı’dan temin edilen silah hammaddelerinin satışı yasaklanmış, buna uymayanlar aforozla tehdit edilmişlerdir. Daha sonraki süreçte ise yasaklamalar ve ambargolar, yaşanılan felâketler yanında papalığın kendisine güç elde etme arayışları sebebiyle de gerçekleşmiştir. Özellikle dördüncü Haçlı seferi ve sonrasında Hıristiyanlara karşı gerçekleştirdiği Haçlı seferleri ile itibarı zedelenen papalar, Suriye ve Mısır üzerine düzenleyecekleri yeni Haçlı seferi çağrıları ile nefes almaya çalışmışlardır. Bu esnada papalık ile yıldızı bir türlü barışmayan Alman imparatorları da sürece dâhil olmuşlar, silah ambargolarına malzeme haline gelmişlerdir. Papalık yanında 1291’den sonra Doğu’daki kazanımlarını kaybeden şövalye tarikatı büyük üstatları da Mısır’a uygulanacak iktisadî ve silah ambargoları ile ilgilenmişler, bu süreçten kârlı çıkmayı hedeflemişlerdir. Oysa asıl gayelerinin çıkar ilişkileri olduğu görülmüş, Fransa Kralı’ndan yüklü miktardaki alacaklarını talep eden Tapınak şövalyeleri, işkencelerle yok edilerek ortadan kaldırılmıştır. Ambargo çağrılarının temel muhatabı ise Ceneviz, Venedik ve Pisa gibi İtalyan tüccar devletleridir. Papalığın yaptırım ve aforoz tehditlerine karşı, bu çağrılara yeterince kulak vermeyen İtalyanlar, ambargo çağrısına uymayarak kutsaldan ziyade paranın peşinde olduklarını göstermişlerdir. Seferlerin kutsaldan ziyade güç ve kazanımlar olduğunu ortaya koyan Venedikli Marino Sanudo gibi tâcirler ise kendi milletinin haklarının savunuculuğunu yapıp bu gayelerini silah ambargoları ve Müslümanlara yaptırımlar adı altında perdelemeye çalışmışlardır. Marino Sanodo, 1300-1321 yılları arasında kaleme aldığı Secreta Fidelium Crucis (Conditiones Terrae Sanctae) adlı eserinde, Mısır’a ekonomik ambargo uygulanmak suretiyle Doğu’nun zayıflatılabileceğini iddia etmiştir. O, kaleme aldığı bu eserinde ayrıca Kutsal Toprakları yeniden keşfetmeye çalışmış, yeni bir Haçlı ruhunun doğmasına olağanüstü çaba sarf ederek bu hususta güçlü bir donanma hazırlanmasını istemiştir. Bu hazırlanacak donanmanın gerçek meyvelerini Venediklilerin toplayacak olması ve kendi milleti olan Venedik’in yeni ticarî kazanımları ise Sanudo’nun gerçek niyetini ortaya koymuştur. Bu süreç de Haçlıların ve Papalığın ambargo çağrılarında kutsaldan ziyade çıkar ilişkilerinin ve iktisadî kazanımların yattığını göstermiştir.
Since the ancient times of history, arms embargoes have manifested themselves in different aspects. During the Caliph Omar period, the export of strategically important military equipment such as horses and weapons, and the enslaved prisoners of war, to enemy countries was prohibited, and a more effective struggle against the Sassanids and Byzantium was taken as a basis. In addition, Greguvar/Grejuva fire, which was found by Byzantium, has been the most important defense and attack power of the empire for centuries as an important weapon, and has become a deterrent against its enemies. Let alone selling this important weapon, even its compositions have been kept like a divine secret. During the Crusades, arms embargoes showed themselves with a different front. Popes began to call for an arms embargo after Urfa was taken from the Franks by Imadeddin Zangi in 1144 and Jerusalem by Saladin in 1187. These calls continued with the new successes and victories of the Muslims, causing the popes to ban trade with Egypt and to impose an embargo on the sale of weapons. In addition to the Crusaders in the East, representatives of the knightly orders also played a role in prompting the Papacy to make such a call. We can remember Roger de Les Moulins (1177-1187), the grand master of the Hospitalier knighthood, who was helpless against Saladin in this process. Pope III in 1179. The great master, who met with Aleksander, asked for more effective decisions to be taken in order to fight against Saladin, and demanded an arms embargo on Muslims. The sale of weapons raw materials, which are generally supplied from the West, such as iron, timber and pitch, which Muslims greatly need, were prohibited, and those who did not comply were threatened with excommunication. In the later process, prohibitions and embargoes were realized due to the quests of the papacy to gain power, as well as the disasters experienced. The popes, whose reputation was damaged especially by the fourth Crusade and later the Crusades against the Christians, tried to breathe with the new Crusade calls they would organize on Syria and Egypt. Meanwhile, the German emperors, who could not reconcile with the papacy, were also involved in the process and became the material of the arms embargo. Besides the Papacy, the great masters of the knightly sect, who lost their gains in the East after 1291, were also interested in the economic and arms embargoes to be applied to Egypt, and they aimed to profit from this process. However, it was seen that their main aim was relations of interest, and the Knights Templar, who demanded large amounts of receivables from the King of France, were destroyed by torture. The main addressees of these calls are Italian merchant states such as Genoa, Venice and Pisa. The Italians, who did not pay enough attention to these calls against the threats of sanction and excommunication of the Papacy, showed that they were after money rather than holy by not complying with the call for embargo. Merchants like Marino Sanudo of Venice, who showed that the expeditions were power and gains rather than holy ones, defended the rights of their own nation and tried to cover up these goals under the name of arms embargoes and sanctions against Muslims. Marino Sanodo, in his work Secreta Fidelium Crucis (Conditiones Terrae Sanctae), which he wrote between 1300-1321, claimed that the East could be weakened by imposing an economic embargo on Egypt. In this work he wrote, he also tried to rediscover the Holy Land, made extraordinary efforts to raise a new Crusader spirit and wanted a strong navy to be prepared in this regard. The fact that the Venetians would reap the real fruits of this navy and the new commercial gains of its own nation, Venice, revealed the true intention of Sanudo. This process also showed that in the calls for embargo of the Papacy and Crusaders, interests and economic gains lie rather than sacred.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İslam Tarihi ve Medeniyeti, İslam Tarihi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Haziran 2023 |
Gönderilme Tarihi | 2 Şubat 2023 |
Kabul Tarihi | 11 Mayıs 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 9 Sayı: 1 |