This article focuses on the approaches of muhaddithians (hadīth scholars) towards the profession of qadi (judge) and criticisms directed towards hadith scholars who assumed the role of a qadi. A qualitative method was employed in this study, and a literature review was conducted. While addressing the attitudes towards the qadi profession in the article, criticisms directed towards hadith scholars who served as qadis, particularly due to their increased prevalence after the Umayyad period, have been excluded. The research has been limited to qadis recognized for their hadīth transmission in the second century of the Islamic calendar. When the early period of Islam is examined within a historical perspective, it holds significant importance in understanding how political and social developments, particularly the vital profession of qadis (judges), influenced the attitudes and behaviors of muhaddithians. An important characteristic of this era is to comprehend how the political changes that occurred with the birth and spread of Islam affected various segments of Islamic society. During the time of Prophet Muhammad and the Rashidun Caliphs, the role of qadis did not pose any significant problems for society and intellectual life. During these periods, muhaddithians primarily focused on the foundational principles of Islam, prioritizing the transmission of religious teachings and the preservation of sources. Consequently, many hadīth scholars chose not to involve themselves in state affairs, dedicating themselves solely to the science of hadīth. However, as the Islamic state strengthened over time and the political and administrative power of the caliphs increased, the attitudes of muhaddithians toward taking on state duties began to change. Especially during the Umayyad era, after the assassinations of Caliphs Uthman and Ali, hadīth scholars began to criticize the rulers. Nevertheless, these criticisms did not transform into concrete actions such as resigning from their state positions. With the development of political events, the anti-establishment sentiments among muhaddithians grew stronger, although some continued to serve as judges in the government while acknowledging individual mistakes. The negative perception of the qadis' role became more pronounced, particularly after the time of Caliph Muawiyah, leading muhaddithians to distance themselves from the government and engage in criticism. These reactions found broad support among the public. With the advent of the Abbasid era, muhaddithians came to perceive official positions like the qadis' role as flawed, yet those who held these positions were not categorically disparaged. Hadīth scholars had various reasons for their reservations about assuming qadis' roles. Among these reasons were the presence of warnings against rulers in the hadīths, concerns that qadis' duties could lead to the forgetting of hadīths and the corruption of memory, fear of injustice, and the desire to stay away from rulers. In conclusion, it is important to investigate how the political and societal conditions of early Islam influenced the attitudes of muhaddithians toward taking on qadis' roles and the impact of these attitudes on the science of hadīth. Through this research, it becomes evident that a narrator assuming the role of a qadi alone was not a cause for criticism (cerh), but rather, flaws that emerged during this duty, such as memory lapses, led to the narrator's criticism.
Bu makale, muhaddislerin kadılık mesleğine yaklaşımlarını ve kadılık görevi alan muhaddislere yönelik eleştirileri konu edinmektedir. Çalışmada nitel yöntem benimsenerek literatür taraması yapılmıştır. Makalede hadisçilerin kadılık mesleğine karşı yaklaşımları ele alınırken kadılık yapan muhaddislere yönelik tenkitlerin daha fazla Emevîler dönemi sonrası yaygınlaşması nedeniyle Râşid halifeler ve Emevîler dönemi kadılık görevi yapan muhaddis kadılar kapsam dışı bırakılmıştır. Araştırma hicrî ikinci asırda hadis rivayetiyle tanınmış kadılarla sınırlandırılmıştır. İslâm’ın erken dönemi, tarihsel bir perspektif içinde incelendiğinde siyasî ve sosyal gelişmelerin, özellikle kadılık gibi hayati bir mesleğin muhaddislerin tutum ve davranışları üzerinde nasıl etkili olduğu açısından büyük bir öneme sahiptir. Bu dönemin önemli bir özelliği, İslâm’ın doğuşu ve yayılmasıyla birlikte meydana gelen siyasî değişimlerin İslâm toplumunun farklı kesimlerini nasıl etkilediğinin anlaşılmasıdır. Hz. Peygamber ve Raşid halifeler döneminde kadılık görevi, toplum ve ilim hayatı açısından herhangi bir sorun teşkil etmemiştir. Bu dönemlerde İslâm’ın temel prensipleri üzerine odaklanan muhaddisler, dinin öğretilerini aktarma ve kaynakları koruma konusuna öncelik vermişlerdir. Bu nedenle birçok hadisçi, sadece hadis ilmiyle meşgul olarak devlet işlerine karışmamayı ve devlet yöneticilerine yakın olmamayı tercih etmiştir. Ancak tarih içinde İslâm devletinin güçlenmesi ve halifelerin siyasî ve idarî gücünün artmasıyla birlikte muhaddislerin devlet görevi alma tutumları değişmeye başlamıştır. Özellikle Hz. Osman ve Hz. Ali’nin şehit edilmesinin ardından Emevî yönetimi döneminde muhaddisler, yöneticilere eleştirilerde bulunmuşlardır. Ancak bu eleştiriler, devlet görevlerini tamamıyla bırakma gibi fiili tepkilere dönüşmemiştir. Siyasî olayların gelişmesiyle birlikte muhaddislerin yönetim karşıtı düşünceleri daha da artmış, ancak bazı muhaddisler devlette kadılık görevini sürdürmüş ve yöneticilerin yaptıkları hataları bireysel olarak kabul etmişlerdir. Terâcim ve tabakât türü kaynaklarda muhaddislerin kadılık görevini eleştiren ifadelerin genellikle Emevî dönemi sonrası kadılar için kullanılmasından dolayı bu çalışmada hicrî ikinci asırda görev yapmış kadılar üzerinde odaklanılmıştır. Abbâsî dönemiyle birlikte, kadılık gibi resmî görevler muhaddisler tarafından kusurlu kabul edilmiş ancak bu görevi icra edenler mutlak bir şekilde cerh edilmemiştir. Hadisçilerin kadılık görevine yönelik çekinceleri çeşitli nedenlere dayanmaktadır. Bu nedenler arasında hadislerde yöneticiliğe karşı uyarıların bulunması, kadılık görevinin hadislerin unutulmasına ve hafızanın bozulmasına yol açabileceği kaygısı, adaleti sağlayamama korkusu ve idarecilerden uzak durma arzusu gibi nedenler öne çıkmaktadır. Sonuç olarak, İslâm’ın erken dönemindeki siyasî ve toplumsal koşulların, muhaddislerin kadılık görevini alma tutumlarını nasıl etkilediği ve bu tutumların hadis ilmine olan etkilerini tetkik etmek önem arz etmektedir. Bu araştırma sonucunda hadis ilminde bir râvinin kadılık görevini üstlenmesinin tek başına bir cerh sebebi olmadığı ancak bu görev sırasında ortaya çıkan hafıza zayıflığı gibi kusurların râvinin cerhine yol açtığını anlaşılmaktadır. Bu nedenle kadılık görevini aldığı için tenkit edilen râviler değerlendirilirken yaşadığı dönem ve siyasî ortamın da göz önünde bulundurulması önem arz etmektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Hadis |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 25 Aralık 2023 |
Yayımlanma Tarihi | 25 Aralık 2023 |
Gönderilme Tarihi | 13 Eylül 2023 |
Kabul Tarihi | 14 Kasım 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 9 Sayı: 2 |