Belediyenin kendi organı niteliğinde olmayan kent konseyine doğrudan nasıl kaynak aktarılacağı konusundaki belirsizlik, her ne kadar 5393 Sayılı Belediye Kanunu'nun 76. maddesi ile 6 Haziran 2009 tarihli Kent Konseyi Yönetmeliği’nin 16. maddesinde güvence altına alınsa da, de facto bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Bunun için, kent konseyinin belediyece uygun görülen giderlerinin, başta sosyo-kültürel işlerden sorumlu birimler olmak üzere, belediyenin ilgili birimlerince karşılanması yoluna gidilmektedir. Ancak, kent konseylerinin belediyeler karşısındaki bu yasal ve statü belirsizliğinin bir çözüme kavuşturulması ve kent konseylerine mali özerkliğin kazandırılması gerekmektedir. Esas olarak kent konseylerinin mali özerklik sorununun ele alındığı bu çalışmada, bir çözüm önerisi olarak katılımcı bütçe sistemi ileri sürülmektedir. Bütçenin halkın istediği yönde kullanılmasını amaçlayan bu modelle, genel olarak, her yurttaş yaşadığı kentte öncelikli yatırımların nereye yöneleceği ve sosyal yatırımlara ne kadar pay ayrılacağı gibi konularda kararlara katılabilmektedir. Böylelikle, özellikle yerel yönetimler bağlamında, yurttaşların belediyelerin bütçelerinde ne kadar etkin olduğu ve katılımın ne düzeyde gerçekleştiği belirlenmektedir. Kent konseylerinde katılımcı bütçe modeli uygulandığında, sadece belediyece değil, aynı zamanda bütün kamu kuruluşlarınca sunulan kamusal hizmetler yönünden kentsel önceliklerin belirlenmesine ilişkin uygun bir ortam sağlayacaktır. Bu çalışmada, belediyelerde kurulması öngörülen kent konseylerinin uygulamada yaşadıkları bütçe sıkıtısını nasıl asabilecekleri konusuna yanıt aranmakta ve bir çözüm önerisi olarak katılımcı bütçe sisteminin detaylı bir şekilde incelenmektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 11 Kasım 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2012 Sayı: 1 |