Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet vakalarında kadınların yaşadığı en büyük sorun cezasızlıktır. İstatistikler, Türkiye'de her 100 toplumsal cinsiyete dayalı şiddet vakasında mahkumiyet kararı oranının sadece %0,7 olduğunu kanıtlamaktadır. Türkiyeli feministler, özellikle 2000’li yılların başlarında yoğunlaşan tartışmalar sonucu cinsel şiddet yargılamalarındaki sistematik cezasızlık kültürüne ve yargılamalarda yaşanan ikincil mağduriyetlere bir tepki olarak seslerini yükseltmiş ve cinsiyetçi kalıp yargılardan azade etkili bir soruşturma talebiyle cinsel şiddet vakalarında “kadının beyanı esastır” ilkesini ortaya koymuştur. Ne var ki “kadının beyanı esastır” ilkesi hem doktrinde hem de yargı pratiğinde özellikle ispat yükünün yer değiştirmesine neden olduğu ve masumiyet karinesini ihlal ettiği gerekçesiyle itirazlarla karşılaşmaktadır. Bu çalışma, “kadının beyanı esastır” ilkesine getirilen itirazları özellikle Robert Alexy'nin hukuk teorisi ve Catharine MacKinnon’un feminist hukuk teorisi çerçevesinde incelemektedir. Bu bağlamda çalışmada ilk olarak “kadının beyanı esastır” ilkesinin ve masumiyet karinesinin gerçekte ne olduğu, bu ilkelerin ortaya çıkışında etkili olan tarihsel kökenler de dahil olmak üzere analiz edilmektedir. Daha sonra, masumiyet karinesinin hukuki niteliği çoğunlukla Alexy'nin hukuk teorisi bağlamında teorik yönleri ile incelenmekte ve pratikte de ilkenin karşılaştırmalı hukuktaki yorumları ele alınmaktadır. Çalışmada son olarak, masumiyet karinesinin, Alexy'nin anayasal haklar teorisi ve Mackinnon’un feminist teorisi ışığında sınırsız bir hak olmadığı ve bu nedenle bir dengelemeye (balancing) tabi tutulması görüşü ortaya konmakta, bu dengelemenin ise fiili eşitlik lehine gerçekleştirilmesi gerektiği savunulmaktadır.
Cinsel şiddet masumiyet karinesi "kadının beyanı esastır" ilkesi hukuk teorisi
The biggest problem that women experienced in gender based violence cases is systematic impunity. Statistics proves that the ratio of decision of conviction in every 1000 gender based violence incidents is only 0.7% in Turkey. As a reaction to impunity and re-victimization of woman during legal proceeding, feminists started to raise their voice and tried to find possible ways of feminist interventions in the field of procedural law of sexual offences. Accordingly, in the early 2000s, feminists in Turkey who demand an effective investigation free from sexist bias, have been united around the principle named “woman’s account is essential” by saying that woman’s statement should be taken as the basis during the whole stages of criminal trial in sexual offences. However, the principle of “women’s account is essential” is constantly objected both in doctrine as well as judiciary on the grounds that it breaches the presumption of innocence, mainly on the grounds that it reverses the burden of proof. In this study, it is presented that such objection is delusive in many aspects by mainly using the Robert Alexy’s legal theory and Catharine MacKinnon’s feminist legal theory. In this light, it is analysed what those two principles really are, including the motives and historical origins behind them. Then, the legal character of the presumption of innocence is discussed under mostly Alexy’s legal theory with its theoretical aspects as well as legal interpretations in comparative law. Lastly, it is argued that the presumption of innocence actually has to be balanced in favour of factual equality, under the Alexy’s theory of constitutional rights and Mackinnon’s feminist theory.
Sexual violance impunity presumption of innocence the principle of "women's account is essential" legal theory
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | Hukuk |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Mart 2021 |
Gönderilme Tarihi | 19 Kasım 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 18 Sayı: 1 |