Ulusal sınırların internet üzerinde ortadan kalktığı, birçok hizmetin ve malın dünyanın her yerinden erişilebilir hale geldiği günümüzde işletmelere ve alıcılara sağladığı yararlar nedeniyle, özellikle pandemi koşullarında bazen alternatifi bulunmadığı için de başvurulan e-ticaret uygulamaları hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. Bununla birlikte, tedarikçi/satıcıların e-ticaret platformları (çevrimiçi pazaryerleri) üzerinden piyasaya sunduğu bazı hizmet ve malların ayıplı olması nedeniyle zarar görenler çoğalmış ve hem tedarikçi/satıcılara hem çevrimiçi pazaryerlerine karşı açılan tazminat davalarının sayısı artmıştır. Bu davalardan sonuç alınabilmesi, Yargıtay’ın yeni tarihli “Çiçeksepeti” kararından da görüleceği üzere, alıcıların yaratıcı argümanlar ortaya koymadığı ve mahkemelerin güncelliğini yitirmiş yorumlardan vazgeçmediği ortamda kolay değildir.
Öncelikle, Amazon gibi uluslararası politik ekonomi dinamiklerine hakim devasa şirketlerin sorumluluğunun mevcut yerel hukuk kuralları ve bunların alışılagelmiş yorumlarıyla etkin bir şekilde düzenlenmesi, piyasaya sunulan mal ve hizmetlerin globalleşmesi ve alıcılara dayatılan karmaşık kullanıcı sözleşmeleri karşısında gerçekçi değildir. Buna ek olarak, özellikle başka ülkelerde bulunan tedarikçi/satıcılar tarafından satışa sunulan ayıplı mal ve hizmetler söz konusu olduğunda, çevrimiçi pazaryerlerinin sorumluluğuna uygulanacak yerel hukuklardaki yasal boşluklar ve tutarsızlıklar alıcıların etkin şekilde korunmasını zorlaştırmaktadır. Zira, konuyla ilgili olarak bugün uygulanmaya çalışılan hukuk, dijital devrim öncesi ve çevrimiçi pazaryerlerinin faaliyetleri öngörülmeden dizayn edilmiştir ve yabancı mahkeme kararlarından da görülebileceği üzere günün koşullarına uygun olarak yeniden yorumlanmaya muhtaçtır.
COVID-19 pandemisi nedeniyle e-ticarete artan yönelimin olası sonuçları, ayıplı malların yol açtığı zararlar nedeniyle e-ticaret platformlarının sorumluluğunu konu alan spesifik düzenlemelerin yokluğu, mahkemelerin bu boşluğu satış sözleşmesini düzenleyen kurallar ve ürün sorumluluğuna ilişkin yasal çerçeve ile doldurma eğilimi ve pasif çevrimiçi aracılar için öngörülmüş “güvenli liman” (“safe harbour”) muafiyet rejiminin sınırları çalışmamızda temel olarak irdelenecek konulardır.
E-ticaret platformları çevrimiçi hizmet sağlayıcılar ayıplı mal ürün sorumluluğu kusursuz sorumluluk
E-commerce has ramped up all around the world during the pandemic, and it attracts more businesses and customers every day because of its benefits. Simultaneously there is a significant increase in claims arising from defective products put into circulation on giant e-commerce platforms by suppliers/sellers. The number of such claims aiming to establish the damages liability against those suppliers/sellers as well as e-commerce platforms is rising each day. However, as the recent “Çiçeksepeti” case illustrates, the prospect of obtaining a favourable decision for buyers is remote unless every ingenuity is practised.
First of all, in today’s world, where national boundaries have so to speak disappeared and products have become accessible from all over the Internet, basing the liability of the big corporations that dominate our economy on the existing domestic policies alone would not offer an efficient way to achieve a realistic solution. At national level, there is no adequate protection for the defective products sold by suppliers/sellers on e-commerce platforms. The legal vacuum with regard to the liability of e-commerce platforms for third-party defective products tend to leave inconsistencies in the protection of citizens. Indeed, the related rules were designed before the digital revolution, before legislative bodies could imagine the consequences of the activities of online marketplaces, and therefore need to be interpreted in a way which would be in line with today’s consumption practices as reflected in some foreign court rulings.
The key themes to be addressed in more detail throughout this article are: the consequences of the dramatic shift toward e-commerce due to, among others, the COVID-19 pandemic; the absence of a specific legal framework governing the platform’s intermediary liability for defective products sold by suppliers/sellers; the emerging case law in several countries resulting from the need to fill this gap by means of sales laws and product liability rules; and the blurry boundaries of the safe harbor liability exemption regime for online intermediaries.
E-commerce platforms online intermediaries defective products product liability strict liability
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Hukuk |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Ekim 2022 |
Gönderilme Tarihi | 17 Ocak 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 19 Sayı: 3 |