Feminism aims to eliminate the inequalities and injustices that women are exposed to in all areas of society. These inequalities are the result of the progress of societies in history. From prehistoric times to modern times, both women and men have had certain duties in society. These duties between the sexes did not cause a classification in the early Palaeolithic ages. Because the main duty of both men and women is to look after the interests of the society in which they live. In these periods, when the commands of nature were taken as a basis, the first deteriorations between societies began in the neolithic ages. With industrialization, sedentary life began and the balances between societies and between sexes altered. Especially with the learning that the male has a say in reproduction, these deteriorations between the sexes developed in favour of the male over time. Although the change in the balances between the sexes works differently in every society in Europe, the result has been in favour of men. As the ages progressed, women were exposed to inequality and injustice in many social, political, public, legal, religious, etc. issues. Towards the Renaissance, families became small kingdoms and men became kings in the house. These male-dominated discriminations, which increased from the beginning to the end of the Renaissance, were the first periods when the concept of ‘feminism’ was mentioned. This study aims to discuss the social, political, religious and legal positions of women between Palaeolithic and 16th century Europe in general.
Feminizm kadınların toplumun her alanında maruz kaldıkları eşitsizlik ve adaletsizlikleri def etmeyi amaç edinmiştir. Bu eşitsizlikler toplumların tarih içerisindeki ilerlemelerinin sonucudur. Tarih öncesi çağlardan çağdaş dönemlere kadar, toplumda hem kadının hem de erkeğin belli başlı görevleri olmuştur. Cinsler arasındaki bu görevler paleolitik çağlarda başlarda bir sınıflaşmaya sebep vermemiştir. Çünkü kadının da erkeğin de ana görevi yaşadığı toplumun çıkarlarını gözetmektir. Doğanın buyruklarının esas alındığı bu dönemlerde, toplumlar arasındaki ilk bozulmalar neolitik çağlarda başlamıştır. Sanayileşmeyle beraber yerleşik yaşam başlamış ve gerek toplumlar arası gerekse cinsler arasında dengeler değişmiştir. Özellikle üremede erkeğin de söz sahibi olduğunun öğrenilmesiyle, cinsler arasındaki bu bozulmalar zaman içinde erkeğin lehine gelişmiştir. Cinsler arasındaki dengelerin değişimi Avrupa’da her toplumda farklı işlese de sonuç erkeğin lehine olmuştur. Çağlar ilerledikçe kadınlar sosyal, siyasal, kamusal, hukuki, dini vb. birçok konuda eşitsizlik ve adaletsizliğe maruz kalmıştır. Rönesans dönemlerine doğru, aileler küçük krallıklar erkekler de ev içindeki krallar olmaya başlamıştır. Rönesans’ın başlarından sonlarına doğru artış gösteren bu erkek egemen ayrımcılıklar, ‘feminizm’ kavramından ilk söz edildiği dönemler olmuştur. Bu çalışma, kadınların paleolitik çağlarla 16. Yüzyıl Avrupası arasındaki sosyal, siyasal, dini, hukuki konumlarını genel hatlarıyla ele almayı amaçlamaktadır.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 10 Temmuz 2022 |
Gönderilme Tarihi | 17 Mayıs 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Sayı: 9 |