Kamu hizmetinde istihdam edilen personeller, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4. maddesinde üç fıkra halinde sayılmıştır. Bu madde çerçevesinde kamu kurum ve kuruluşlarında; Memur, Sözleşmeli Personel ve İşçi olmak üzere üç türde istihdam şekli öngörülmüştür. Ancak; Kanunun, işçileri düzenleyen 4/(D) hükmüne eklenen bir cümleyle, “işçiler” grubundakilerin, Devlet Memurları Kanunu’na tabi olmayacağı ifade edilmiştir. Bu kişiler, iş sözleşmesiyle istihdam edilen ve işe girişleri, yükselmeleri ve işten ayrılmaları bakımından İş Kanunu’na tabidirler. Bu ayrımın bir sonucu olarak, aynı kamu kurumunda çalışanlardan bir kısmı Devlet Memurları Kanunu’na, bir kısmı da İş Kanunu’na tabi olabilmektedir. Bu durum, en tabii kadın hakkı olan annelik konusunda; doğum sonrası izin süreleri, işe geri dönüş şartları ve işe geri dönüşte çalışma koşulları bakımından bu iki kanun arasında ciddi eşitsizlikler söz ortaya çıkarmaktadır. Özellikle de toplumsal cinsiyet algısının sonucu olarak, İş Kanunu’na tabi çalışan kadın personel, ücretsiz izni de bittikten sonra, çocuğu ile kariyeri arasında tercih yapmak zorunda kalacaktır. Böylesi ikilemlerde; kadının, toplum tarafından kendine biçilmiş bulunan “annelik” konumuna hapsedilmesi gündelik hayatta çokça karşılaşılan bir durumdur. Nihayet her iki kanunda da ücretli doğum izni, erkek ebeveyn için çok daha az bir süre için verilmektedir. Çalışmamızda, işte mevzuat kaynaklı bu eşitsizlikler ortaya konmaya çalışılacak, yapılması gerekenler konusundaki çözüm önerilerimiz sıralanacaktır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Law in Context |
Journal Section | KAMU HUKUKU |
Authors | |
Publication Date | January 31, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 |