Batı felsefesinde feminist düşüncenin mücadele etmesi gereken alanlardan biri de dini anlayış tarafından belirlenen düşünce ve eylem alanıdır. Din ile kültürün ortak etkileşimleri nedeniyle bazen bu iki kavramın etkisi birbirine karışabilmektedir. Bu karışıklığın önüne geçebilmek için doğrudan dini metinleri dikkate almak gerekecektir. Böylece hem toplumsal etkilerinin gücü hem de problemi daha net anlatması bakımından önümüzde sadece İncil ve Tevrat kalacaktır. Bu iki kutsal metnin belirlediği düşünce ikliminde feminist hareketleri tahrik eden bir anlayışın yeşerdiğini söyleyebiliriz. Yaratılış hikâyesiyle başlayan dini anlatı, kadın cinsini hem ikinci rolde hem de baştan çıkaran bir kötülüğe boyun eğmiş olarak resmeder. Ancak bu, anlatının eril bir yorumudur ve feminist bir yeniden yorumlama biçiminde resim başka bir şekilde görünecektir. Dolayısıyla kadın felsefe, hukuk, tarih ve sosyoloji alanında olduğu gibi dini alanda da sonradan yaratılmış bir algının kurbanı olarak karşımıza çıkacaktır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | MAKALELER |
Authors | |
Publication Date | October 25, 2020 |
Submission Date | July 3, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 |