Abstract
Bu makale, günümüz toplumlarında güzellik algısına dair normları ve bu
normların bireylerde yarattığı kaygıyı konu edinmektedir. Her ne kadar
estetik biliminin, güzelliğin duyumsandığı koşulları incelediği, ancak
güzelliğin doğası ve kökeni konusuna bir açıklama getiremediği yönünde
eleştiriler bulunsa da, büyük bir haz değeri olan güzelliğin kavramsal
içeriğine ait belirlemeler, onu sadece bir kavram olmaktan çıkararak yaşam
alanını belirleyen bir ölçüte dönüştürmektedir. Yaşam, güzel kavramının
ölçüt alınması ile düzenlenir hale gelirken; güzel olan, bilincin yaşam ile
ilişkisinin tarzını ve içeriğini belirleyen bir güç olagelmiştir. Bu çalışmada,
içinde bulunduğumuz çağda güzellik kavramının içerdiği anlamdaki
değişim, mevcut ekonomik sistemin yarattığı neden-sonuç ilişkisi ile
bu durumun insanın kendisini algılayış biçimi ve davranışlarına etkisi
açıklanmıştır. Bu bağlamda yeni “güzellik algısının” ekonomik sistemin
ürettiği normlarla sınırlandırıldığı, sürekli olarak tüketmeye teşvik ettiği
ve önceki çağlardan farklı biçimde her iki cinsi de seyir sürecine dâhil
ettiği söylenebilir. Hatları belirlenmiş bir güzelliğe sahip olmak mutluluk,
doyumlu bir hayat, sosyal ve cinsel tercih edilebilirlik, farklılık ve statünün
anahtarı gibi sunulmakta; normlara uygun bir güzellik dayatmasının
dışında kalmak ise kişiyi tekinsiz bir durumla baş başa bırakabilmektedir.
Buradaki tekinsizliği yaratan şey ise toplumun dışında kalmak, başarısızlık,
yalnızlık, kişinin varoluşu ve kendilik değerine ilişkin kaygıları, gerçekçi
ya da hayali korkuları olabilmektedir.