Modernizm, rasyonel düşünceyi merkeze alarak yaratıcı hamleler idealini gerçekleştirmeyi ilke edinirken yeni yaşam biçimleri de geliştirir. Bireyin soyut ve manevi değerlerle bağını koparmayı hızlandıran bu yaşam biçiminde, gündelik hayatın her kademesinde varlık gösteren kapital ekonomi düzeni etkindir. Tekelci ekonomi yaratan kapital düzende gelir gider arası arasındaki uçurumun artmasına bağlı olarak sınıflar arası uçurumda, temsilciliğini zenginlerin yaptığı tüketime dayalı yeni bir kültür oluşur. Tüketim kültüründe nesneler, ihtiyaçlara göre değil temsil ettiği göstergeler değerine göre bir anlam ifade eder. İnsanların, toplumda itibar elde etmek ile nesnelerin gösterge değerine sahip olmak arasında bağ kurmaları, nesnelerin egemenliği altında ezilmelerine ve onun bir parçasına dönüşmelerine yol açar. Böylece tüketim güdüsünün kontrolü altına giren, bundan haz alan yeni bir kimlik oluşur. Modern özne, evrildiği yeni kimlikte nesne karşısında çaresizliğe düşerken her şeye, özellikle din ve inanç sistemine yabancılaşır. Din, toplumsal ve bireysel kimliği şekillendirmede, toplumsal nizamı tesis etmede önemli bir yapıdır. Fakat modernleşmenin sonuçlarından biri olan ve insanların manevi hayatla olan bağını koparmayı ifade eden sekülerleşme, kapital ekonominin tüketici zihniyetinden beslenerek insanların din ile ilişkisini artan bir şiddetle zedeleyip dini tüketilmesi gereken bir nesne konumuna indirgemiştir. Bu etki, sosyal ilişkilerin yoğun ve karmaşık olduğu şehirlerde daha fazladır. Kırsal kesimin gelişmelere daha kapalı olması, toplumun gelenek ve göreneklerinin yeni davranış örgülerine ve kalıplarına direnç göstermesi dine bağlılığın egemen olduğu bir dünya algısını besler. Mustafa Kutlu’nun, Sır isimli öyküsü, sekülerleşmenin ekonomik ve kültürel boyutlarının dine etkisini konu edinen bir eserdir. Kırsal yaşamdaki geleneksel normların, hızlı değişimin yaşandığı şehirlere özgü bir zihinsel yapı tarafından nasıl evrildiği düşüncesi öyküye egemendir. Kutlu, köy-şehir çatışması etrafında metalaşmayı özümseyen modern öznelerin dini meta haline getiren anlayışını yabancılaşma, yalnızlık ekseninde eleştirir. Gerçekçi bir şekilde yapılan bu eleştiriler, toplumu anlama konusunda sosyolojik verilerle desteklenir. Öykü, edebiyat ve toplum arasındaki ilişkiyi göstermesi, çalışmamızın sebebini teşkil eder.
While modernism adopts the principle of realizing the ideal of creative moves by centered on rational thought, it also develops new lifestyles. In this way of life, which accelerates the disconnection of the individual with abstract and spiritual values, the capitalist economy system, which exists at every level of daily life, is active. Due to the increase in the gap between income and expenditure in the capital system that creates the monopoly economy, a new culture based on consumption, represented by the rich, is formed in the gap between classes. In the consumption culture, objects make sense not according to needs, but according to the value of the indicators they represent. People's association between gaining prestige in society and having the indicative value of objects causes them to be oppressed under the domination of objects and become a part of it. Thus, a new identity is formed that comes under the control of the consumption motive and takes pleasure from it. While the modern subject falls into despair in the face of the object in the new identity he has evolved, he becomes alienated from everything, especially religion and belief system. Religion is an important structure in shaping social and individual identity and establishing social order. However, secularization, which is one of the results of modernization and which means breaking people's ties with spiritual life, fed from the consumer mentality of the capital economy, damaged people's relationship with religion with increasing violence and reduced religion to an object that should be consumed. This effect is greater in cities where social relations are intense and complex. The fact that the rural areas are more closed to developments and that the traditions and customs of the society resist new behavior patterns and patterns feeds the perception of a world dominated by religious devotion. Mustafa Kutlu's story, Sır, is a work that deals with the impact of the economic and cultural dimensions of secularization on religion. The idea of how the traditional norms in rural life evolved by a mental structure specific to cities where rapid change is experienced dominates the story. Kutlu, criticizes the understanding of modern subjects who assimilate commodification around the village-city conflict, on the axis of alienation and loneliness. These realistic criticisms are supported by sociological data on understanding society. The reason for our study is that it shows the relationship between story, literature and society.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Literary Studies |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 30, 2022 |
Submission Date | October 30, 2022 |
Acceptance Date | December 3, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Volume: 6 Issue: 4 |
This work is licensed under Attribution-NonCommercial 4.0 International