Modern cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte ortaya çıkan fikir sisteminin yani Kemalizm’in ve temel prensiplerinin muhafaza edilmesi adına çeşitli refleksler geliştirilmiştir. Bu reflekslerin bir sonucu olarak Türk siyasal yaşamında asker-sivil ilişkileri sorunlu bir niteliğe bürünmüştür. Söz konusu niteliğin yol açtığı en temel olgu askeri elitlerin sivil siyasal otorite üzerindeki etkinlik kurma arzusudur. Resmî ideolojinin korunması ve rejimin bekçiliği adına ortaya çıkan bu arzu 1960’lı yıllardan yakın döneme kadar çeşitli periyotlarla demokratikleşme çabalarının sekteye uğramasına, seçilmiş sivil iktidarların yıkılmasına ve askeri ya da güdümlü idarelerin kurulmasına yol açmıştır. Söz konusu teşebbüslerden birisi de 28 Şubat 1997 tarihinde gerçekleşen post-modern askeri darbesidir. Bu darbe özünde Cumhuriyet’in içselleştirdiği çizgiye direnç gösteren iktidarla bir hesaplaşma olmasına karşın sürecin yaşanmasındaki fiili aktörler ve benimsenen müdahale biçimleri özgün nitelikler barındırmaktadır. Çok aktörlü bir askeri müdahale olarak siyasal yaşamda yer edinen 28 Şubat’ta başat ve egemen rolü Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) kisvesinde askeri elitler oynamıştır. Bu itibarla mevcut çalışmanın temel amacı 28 Şubat sürecinin katalizör kuvveti ve sonucu tayin edici unsuru olarak Milli Güvenlik Kurulu’nun asker-sivil ilişkileri üzerindeki rolünü analiz etmektir.
Milli Güvenlik Kurulu 28 Şubat Asker-Sivil İlişkileri Türkiye’de Askeri Darbeler Türk Siyasal Hayatı
Various reflexes have been developed in order to preserve the idea system, namely Kemalizm and its basic principles, which emerged with the establishment of the modern republic. As a result of these reflexes, military-civilian relations in Turkish political life have become problematic. The most basic phenomenon that the essence in question caused is the desire of the military elites to establish an influence over the civilian political authority. This desire, which emerged in the name of protecting the official ideology and guarding the regime, led to the interruption of democratization efforts, the collapse of elected civilian governments, and the establishment of military or controlled administrations from the 1960s to the recent period. One of the attempts in question is the post-modern military coup that took place February 28, 1997. Although this coup is essentially a showdown with the government that resists the line internalized by the Republic, the actual actors in the process and the adopted forms of intervention have unique characteristics. In the guise of the National Security Council (NSC), the military elites played the leading and dominant role on February 28, which took its place in political life as a multi-actor military intervention. In this respect, the main purpose of the present study is to analyse the role of the National Security Council on military-civilian relations, as the catalyst force and the determining factor of the 28 February process.
National Security Council February 28 Military-Civilian Relations Military Coups in Türkiye Turkish Political Life
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Policy and Administration (Other) |
Journal Section | Tüm Sayı |
Authors | |
Publication Date | October 29, 2023 |
Submission Date | August 25, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 Volume: 10 Issue: Cumhuriyet Özel Sayısı |
MAKALE DEĞERLENDİRME SÜRECİ
Yazar tarafından gönderilen bir makale, gönderim tarihinden itibaren 10 gün içinde dergi sekreteri tarafından makalenin, telif sözleşmesinin ve benzerlik raporunun (Turnitin programı) eksiksiz ve düzgün bir şekilde gönderilip gönderilmediği yönünden incelenir. İstenilen bu dosyalar eksiksiz ve düzgün bir şekilde gönderilmiş ise makale; ikinci aşamada derginin yayın çizgisine uygun olup olmadığı yönünden değerlendirilir. Bu süreçte makale yayın çizgisine uygun değilse yazara iade edilir. Makale yayın çizgisine uygun ise şablona uygun bir şekilde gönderilip gönderilmediği yönünden değerlendirilir. Şayet makale şablona uyarlanıp gönderilmemiş ise değerlendirme sürecine alınmaz. Bu süreçte yazarın derginin belirlediği şartlara uygun bir şekilde sisteme makale yüklemesi beklenir. Makale şablona uygun bir şekilde hazırlanıp gönderilmiş ise son aşamada makale derginin yayın ilkeleri, yazım kuralları, öz, abstract, extented abstract, kaynakça gösterimi vb. yönlerden incelenir. Bu ayrıntılarda makalede bir sorun varsa yazarın bu hususları tamamlaması istenir ve verilen süre içerisinde eksiksiz bir şekilde yeniden makaleyi göndermesi istenir.
Tüm bu aşamaları geçen makale, editör tarafından bilimsel yeterliliğinin denetlenmesi amacıyla ikinci 7 günlük süre içerisinde çalışmaya uygun iki hakeme değerlendirmeleri için gönderilir. Hakemlerin değerlendirme süreleri 15 gündür. Bu süre zarfında hakemlik görevini tamamlamayan bir hakem olursa ilgili hakeme değerlendirmeyi tamamlaması için 7 günlük ek süre verilebilir. Bu süre zarfında hakem görevini yerine getirmezse yerine yeni bir hakem ataması yapılır. En az iki hakemden gelen raporlar olumlu ise makale yayın aşamasına alınır. Hakem raporlarından birisi olumlu diğeri olumsuz ise makale üçüncü bir hakeme gönderilir. Üçüncü hakem raporu da olumsuz ise makale ret edilir. Üçüncü hakemin değerlendirmesi olumlu ise makaleyle ilgili hakem raporları dergi alan editörlerinden oluşan Editörler Kurulu tarafından incelenir. Makalenin yayınlanmasıyla ilgili nihai karar alan editörlerinden oluşan Editörler Kurulu tarafından verilir. Hakem raporlarının yetersiz ve tatmin etmekten uzak olması veya İngilizce editör tarafından abstract ve extented abstract’ın yetersiz görülmesi hallerinde de yine makaleyle ilgili son karar Editörler Kurulu tarafından verilir. Tüm bu aşamalardan geçen bir makale en yakın sayıya yayınlanmak üzere eklenir. İlgili sayıda yer kalmaması halinde makalenin yayımı bir sonraki sayıya kaydırılır. Bu durumda ve tüm değerlendirme sürecinde yazar isterse makalesini geri çekme hakkına sahiptir. Ancak bu durumu dergiye bildirmesi gerekir. Makale gönderim tarihinden makalenin yayına kabul tarihine kadar tüm bu işlemler için ortalama 3 aylık bir süre öngörülmektedir.