One of the most important claims of Enlightenment thought is the expectation that, while natural sciences and technical progress improve the living conditions of humanity, social and moral progress will also ensure that the social and political sphere will be organized and prosper within the framework of freedom and equality. However, the failure of this rational progress to produce the expected outputs led to criticism of this basic idea of the Enlightenment. One of the biggest criticisms in this context came from the school of thought known as the Frankfurt School. According to the Frankfurt School, the Enlightenment mind has experienced a break in history from the aim of human liberation through rational progress. In this context, it is necessary to focus on culture to understand the manifestations of this rupture in advanced industrial societies. Industrialization of culture, in a sense, also includes organizing the individual sphere as the most advanced stage of the total organization of life. In this article, the arguments of the Frankfurt School regarding the relationship between ideology and culture industry will be discussed, and the transformation of freedom into a kind of consumption object that provides temporary and false satisfaction only within the field of individual experience will be examined. The scientific and technological rationality prevailing in advanced industrial societies has gradually moved to the social, political, and cultural dimensions. The industrial production of culture has served to confine freedom to an individual and subjective sphere and has gained an obstructive role in overcoming contradictions at the material level. Through the culture industry, people experience subjective freedom experiences, but these experiences do not create a real impact on the factual world of the daily struggle for existence. In this context, by tracing the Frankfurt School's criticism of the claim of human liberation promised by Enlightenment, the study puts forward the argument that freedom in today's industrial society has now turned into a false freedom that can only be enjoyed in the individual consumption of culture
Aydınlanma düşüncesinin en önemli iddialarından birisi, bir yanda doğa bilimleri ve teknik ilerleme insanlığın yaşam koşullarını iyileştirirken, sosyal ve ahlaki ilerlemenin de toplumsal ve siyasal alanın özgürlük ve eşitlik çerçevesinde düzenlenip refaha kavuşturulacağı beklentisidir. Ancak bu rasyonel ilerlemenin beklenen çıktıları üretememesi, Aydınlanmanın bu temel fikrinin eleştirilmesine yol açmıştır. Bu kapsamdaki en büyük eleştirilerden birisi Frankfurt Okulu olarak bilinen düşünce okulundan gelmiştir. Bu makale Frankfurt Okulunun aydınlanma, kapitalizm ve araçsal akıl eleştirisi kapsamında kültür alanını konu eden argümanları üzerinde yoğunlaşmaktadır. Frankfurt Okulu düşünürlerine göre, Aydınlanmacı akıl, rasyonel ilerleme yoluyla gerçekleşecek insan özgürleşmesi amacından tarih içerisinde kopuş yaşamıştır. Söz konusu kopuşun ileri endüstriyel toplumlardaki tezahürlerinin anlaşılması için kültür konusuna odaklanmak gerekmektedir. Kültürün endüstrileşmesi hayatın tümden düzenlenmesinin en ileri aşaması olarak bireysel alanı düzenlemeyi de içermektedir. Bu makalede, Frankfurt Okulu düşünürlerinin ideoloji ve kültür endüstrisi ilişkisine yönelik argümanları tartışılarak, özgürlüğün artık ancak bireysel bir deneyim alanı içerisinde, geçici ve sahte bir tatmine kavuşturulan bir tür tüketim nesnesi haline dönüşümü irdelenecektir. İleri endüstri toplumlarında hüküm süren bilimsel ve teknolojik rasyonalite giderek sosyal, politik ve kültürel boyuta taşınmıştır. Kültürün endüstriyel üretimi, özgürlüğün bireysel ve subjektif bir alana hapsolmasına hizmet etmiş ve maddi düzeydeki çelişkilerin aşılmasında engel teşkil edici bir rol kazanmıştır. Kültür endüstrisi aracılığıyla insanlar subjektif özgürlük deneyimleri yaşamakta fakat bu deneyimler gündelik varoluş mücadelesinin olgusal dünyasında gerçek bir etki yaratmamaktadırlar. Bu bağlamda, çalışmada, Frankfurt Okulu’nun Aydınlanmanın vaat ettiği insan özgürleşmesi iddiasına yönelik eleştirisinin izi sürülerek, günümüz endüstriyel toplumunda özgürlüğün artık ancak kültürün bireysel tüketiminde sahip olunan sahte bir özgürlüğe dönüştüğü argümanı ortaya konulmaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Politika ve Yönetim (Diğer) |
Bölüm | Tüm Sayı |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 27 Nisan 2024 |
Gönderilme Tarihi | 4 Kasım 2023 |
Kabul Tarihi | 25 Nisan 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 11 Sayı: 24 |
MAKALE DEĞERLENDİRME SÜRECİ
Yazar tarafından gönderilen bir makale, gönderim tarihinden itibaren 10 gün içinde dergi sekreteri tarafından makalenin, telif sözleşmesinin ve benzerlik raporunun (Turnitin programı) eksiksiz ve düzgün bir şekilde gönderilip gönderilmediği yönünden incelenir. İstenilen bu dosyalar eksiksiz ve düzgün bir şekilde gönderilmiş ise makale; ikinci aşamada derginin yayın çizgisine uygun olup olmadığı yönünden değerlendirilir. Bu süreçte makale yayın çizgisine uygun değilse yazara iade edilir. Makale yayın çizgisine uygun ise şablona uygun bir şekilde gönderilip gönderilmediği yönünden değerlendirilir. Şayet makale şablona uyarlanıp gönderilmemiş ise değerlendirme sürecine alınmaz. Bu süreçte yazarın derginin belirlediği şartlara uygun bir şekilde sisteme makale yüklemesi beklenir. Makale şablona uygun bir şekilde hazırlanıp gönderilmiş ise son aşamada makale derginin yayın ilkeleri, yazım kuralları, öz, abstract, extented abstract, kaynakça gösterimi vb. yönlerden incelenir. Bu ayrıntılarda makalede bir sorun varsa yazarın bu hususları tamamlaması istenir ve verilen süre içerisinde eksiksiz bir şekilde yeniden makaleyi göndermesi istenir.
Tüm bu aşamaları geçen makale, editör tarafından bilimsel yeterliliğinin denetlenmesi amacıyla ikinci 7 günlük süre içerisinde çalışmaya uygun iki hakeme değerlendirmeleri için gönderilir. Hakemlerin değerlendirme süreleri 15 gündür. Bu süre zarfında hakemlik görevini tamamlamayan bir hakem olursa ilgili hakeme değerlendirmeyi tamamlaması için 7 günlük ek süre verilebilir. Bu süre zarfında hakem görevini yerine getirmezse yerine yeni bir hakem ataması yapılır. En az iki hakemden gelen raporlar olumlu ise makale yayın aşamasına alınır. Hakem raporlarından birisi olumlu diğeri olumsuz ise makale üçüncü bir hakeme gönderilir. Üçüncü hakem raporu da olumsuz ise makale ret edilir. Üçüncü hakemin değerlendirmesi olumlu ise makaleyle ilgili hakem raporları dergi alan editörlerinden oluşan Editörler Kurulu tarafından incelenir. Makalenin yayınlanmasıyla ilgili nihai karar alan editörlerinden oluşan Editörler Kurulu tarafından verilir. Hakem raporlarının yetersiz ve tatmin etmekten uzak olması veya İngilizce editör tarafından abstract ve extented abstract’ın yetersiz görülmesi hallerinde de yine makaleyle ilgili son karar Editörler Kurulu tarafından verilir. Tüm bu aşamalardan geçen bir makale en yakın sayıya yayınlanmak üzere eklenir. İlgili sayıda yer kalmaması halinde makalenin yayımı bir sonraki sayıya kaydırılır. Bu durumda ve tüm değerlendirme sürecinde yazar isterse makalesini geri çekme hakkına sahiptir. Ancak bu durumu dergiye bildirmesi gerekir. Makale gönderim tarihinden makalenin yayına kabul tarihine kadar tüm bu işlemler için ortalama 3 aylık bir süre öngörülmektedir.