Kişi doğduğu andan itibaren yaşadığı çevreyi deneyimlemesi, anlamlandırması, hafızasında yer edinmesi mekân ile kurmuş olduğu duygusal bağ ile gerçekleşmektedir. Anılar, deneyimler, algılar, tutum ve davranışlar ile ilişkilendirilmiş mekân bellekte kodlanmaktadır. Bu kodlar özellikle bireyin yaşam sürecinin başlangıç evresi olan çocukluk döneminde hem mekânsal hem de sosyal olarak anlamlandırılarak uzun süreli bellekte kalabilmektedir. Temel amacı mekân ve hafıza arasındaki ilişkiyi çocukluk döneminde yaşanılan konutlar üzerinden araştıran bu çalışmada; bireyin çocukluk döneminde yaşamış olduğu konutun, mekânsal ve sosyal açıdan nasıl ve ne kadar zihinde tanımlanmış ve kodlanmış olduğu üzerine yoğunlaşılmaktadır. Ülkemizin farklı coğrafyalarında, farklı zaman dilimlerinde yaşamış 50 yaş ve üzerine sahip kişiler (n=60) ile çocukluk dönemlerindeki konutlar üzerine yüz yüze görüşme gerçekleşmiştir. Çalışmada literatür araştırması, görüşme, not alma, fotoğraf ile tespit, görüşmeyi kaydetme ve doküman analizi gibi veri toplama yöntemleri ile katılımcıların söylemleri doğrultusunda betimsel analizin gerçekleştiği niteliksel bir süreç izlenmiştir. Elde edilen bulgular neticesinde; hafıza sadece bireysel bir olgu olmayıp bireyin zihnindeki toplumsal yaşamın bir yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır. Oyunlar, misafirlikler, bayramlar gibi sosyal etkileşim mekânların hatırlanmasında önemli rol oynadığı tespit edilmektedir. Mekânlarda yaşanılan mutlu/sevinçli ya da hüzünlü olaylar, tutum ve davranışlar mekânın hafızada kalma süresini etkilemektedir. Yerel mimarinin hafızalarda yer edinmiş mekânsal zenginliğin kaybolma tehlikesine karşı, güncel konut tasarımlarına aktarılması gerekliliği çalışma sonucu ortaya çıkmaktadır.
From the moment a person is born, they experience, make sense of their environment, and find a place in their memory through the emotional bond they establish with the space. The space associated with memories, experiences, perceptions, attitudes and behaviors is coded in the memory. These codes can remain in the long-term memory by being given meaning both spatially and socially, especially in childhood, which is the initial phase of the individual's life process. This study, which mainly investigates the relationship between space and memory through the houses lived in during childhood, focuses on how and to what extent the house lived in during childhood is defined and coded in the mind in terms of spatial and social aspects. Face-to-face interviews were conducted with people aged 50 and over (n=60) who lived in different geographies of our country and in different time periods about their childhood homes. In the study, a qualitative process was followed in which descriptive analysis was carried out in line with the participants' statements with data collection methods such as literature research, interview, note-taking, photographic detection, recording of the interview and document analysis. As a result of the findings obtained; memory is not only an individual phenomenon but also a reflection of the social life in the mind of the individual. It is determined that social interactions such as games, visits, and holidays play an important role in remembering places. Happy/joyful or sad events, attitudes and behaviors experienced in places affect the duration of the place's retention in memory. The study reveals that the spatial richness of local architecture that has a place in memories should be transferred to current housing designs against the danger of loss.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Interior Architecture |
Journal Section | Art - Design |
Authors | |
Publication Date | December 17, 2024 |
Submission Date | February 12, 2023 |
Published in Issue | Year 2024 Volume: 26 Issue: 4 |
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.