Dillerin söz varlıklarının oluşumunda birçok unsur etkili olabilir. Toplumların kültürel özellikleri, eğitim düzeyi, teknolojik gelişmişlik seviyesi, dilin yapısal özellikleri, mevcut söz varlığı ögeleri ve dil kullanıcılarının anlam üretme ve anlamlandırma ihtiyaçları bu unsurlardan yalnızca birkaçıdır. Bu oluşum sürecinde dilsel boşluklar ortaya çıkabilir. Bu tür boşluklar basit bir ifadeyle, bir dilin söz varlığında kavramsal, kültürel ya da biçimbilimsel nedenlerle karşılığı bulunmayan ögelerdir. Öte yandan dilsel boşluklar, bir dilin kendi sisteminde görülebileceği gibi iki dilin karşılaştırılması yoluyla da ortaya çıkarılabilir ve “görece” ya da “olası dilsel boşluklar” şeklinde işaretlenebilir. Sözlükbilimsel ve anlambilimsel açıdan dilsel boşlukların belirlenmesi, sözlüklerin kapsamı, işlevselliği ve kültürel temsiliyeti açısından büyük önem taşımaktadır. Mevcut literatürde dilsel boşlukların tespiti konusunda farklı araştırmacılarca geliştirilen ölçütler ve yaklaşımlar genellikle birbirinden farklı teorik zeminlere dayansa da bunların geliştirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Bu çalışma, dilsel boşlukların tespitinde kullanılan ölçütleri kavramsal bir çerçevede ele almayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda, Lehrer, Fischer, Bentivogli ve Pianta, Proost, Akşehirli, Chomsky, Lyons, Fellbaum ve Allan gibi dilbilimcilerin önerdiği ölçütler analiz edilerek, söz konusu yaklaşımlar arasında kavramsal benzerlikler ve yöntemsel ayrımlar ortaya konmuştur. Sonuç olarak, dilsel boşlukların tespiti için geliştirilen ölçütlerin, farklı kuramsal yaklaşımlar barındırmakla birlikte bazı ortak değerlendirme noktalarında buluştuğu görülmüştür. Bu çalışma, özellikle karşılaştırmalı sözlük çalışmalarında ve yeni sözcüklerin sözlükselleşme sürecinde kullanılan tanılayıcı araçların sorgulanması bakımından literatüre katkı sunmayı hedeflemektedir.
Various factors shape the formation of a language’s lexicon, including cultural context, educational level, technological advancement, structural features of the language, existing lexical inventory, and the communicative needs of its speakers. During this dynamic process, linguistic gaps lexical items that lack established equivalents in a given language may emerge due to conceptual, cultural, or morphological reasons. On the other hand, lexical gaps can be identified not only within the internal structure of a single language but also through cross-linguistic comparison, and may thus be marked as “relative” or “potential lexical gaps. Identifying such gaps is of particular importance for lexicography and semantics, as they directly affect the scope, functionality, and cultural representativeness of dictionaries. Although the criteria and approaches developed by different researchers for identifying lexical gaps are based on distinct theoretical grounds in the existing literature, it is evident that these frameworks require further development. This study aims to establish a conceptual framework for the identification of linguistic gaps by analyzing the criteria developed by prominent scholars such as Lehrer, Fischer, Bentivogli and Pianta, Proost, Akşehirli, Chomsky, Lyons, Fellbaum, and Allan. It examines their contributions to uncover conceptual overlaps and methodological divergences. Ultimately, the study offers a critical overview of diagnostic tools used in comparative lexicographic research and the lexicalization of new concepts, contributing to a deeper understanding of how languages structure meaning and address lexical absence.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Lexicography and Semantics |
Journal Section | Language and Literature |
Authors | |
Publication Date | September 29, 2025 |
Submission Date | April 6, 2025 |
Acceptance Date | June 7, 2025 |
Published in Issue | Year 2025 Volume: 27 Issue: 3 |
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.