This study examines the perception of women in the Epistles of the Ikhwân al-Safâʾ, a collection of treatises authored by a group of thinkers known as the Ikhwân al-Ṣafâʾ, who were influential philosophers during the classical period of Islam. The group began its activities in Basra during the so-called "Golden Age" of Islamic civilization, a period marked by significant advancements in science, knowledge, and intellectual thought (4th century AH / 10th century CE). Over time, the organization expanded to various Muslim cities, particularly Baghdad, the capital of the Abbasid Caliphate. Among the many subjects addressed in their fifty-two encyclopedic treatises, the status of women stands out as a significant issue-one that warrants examination within the framework of social equality. The data obtained from the study were categorized under the following thematic headings: (1) women as being easily influenced by celestial bodies; (2) women as being susceptible to superstitions; (3) women in terms of morality, character, and intellectual capacity; (4) women’s eloquence; (5) women in relation to religious beliefs and practices; (6) women as being easily swayed by propaganda; (7) women’s tendency to imitate rather than investigate; and (8) advice regarding women. The Ikhwân al-Safâʾ generally classified members of society into three groups based on their capacity for understanding and comprehension: the “common people,” the “elite,” and an intermediate group. Women were predominantly regarded as belonging to the category of common people. According to the Ikhwân al-Safâʾ, women are incapable of abstract thinking and, therefore, must content themselves with what is concrete and observable in terms of beliefs, practices in the arts, and religious rituals. This perspective is significant in that it reflects the cultural codes of the era and the society in which the Ikhwân lived. Their conceptualization of women mirrors the socio-political, military, economic, and cultural conditions that shaped women's roles at the time. Historical sources from the Abbasid period, during which the Ikhwân were active, indicate that women generally occupied a subordinate position in public and political life. For instance, there is no historical record of women holding positions such as caliph, vizier, governor, scribe, chamberlain (ḥâjib), or military commander. However, there is no historical evidence indicating that women received advanced education, taught in madrasahs, specialized in any scholarly field, authored scientific works, or took part in the planning and administration of military expeditions or warfare. On the contrary, available sources suggest that the wives and concubines of individuals in administrative or leadership positions often played a behind-the-scenes role in offering support and guidance. This situation reflects the reality that the social roles assigned to women were predominantly confined to supporting men from the background. Consequently, it was inevitable that women, who were excluded from active participation in politics, the economy, the military, and education, occupied a secondary position in comparison to men. Therefore, the Ikhwân al-Safâʾ’s perception of women must be evaluated within the framework of the historical and cultural conditions of their time. Nevertheless, considering that the Ikhwān sought to reconcile religion and philosophy-and even claimed to prioritize reason as a guiding principle in leading their community or organization members-it is difficult to justify their stance on women solely by appealing to the norms of their historical context. Rather than adopting a rational and progressive attitude consistent with their broader intellectual commitments, their views on women appear to fall short of the ideals they themselves espoused. Given their claim to adopt reason as a guiding principle and to reconcile religion with philosophy, the Ikhwân al-Safâʾ could have critically examined the social conditions of their time-which relegated women to a secondary status compared to men-through a rational and philosophical lens, and proposed alternatives aligned with universal human values. However, instead of such a progressive approach, they categorize women alongside children, slaves, the mentally ill, and those whose rational faculties are underdeveloped, placing them within the "common people" in terms of intellectual capacity and comprehension. This study aims to identify the rational and traditional justifications employed by the Ikhwân to support this perception and to evaluate them from a critical perspective.
Bu çalışmanın konusu, klasik dönem İslam filozoflarından, kendilerini “İhvân-ı Safâ” olarak adlandıran bir grup düşünürün ortak çalışmasıyla kaleme aldıkları “İhvân-ı Safâ Risaleleri”nde kadın algısıdır. İhvân-ı Safâ, İslam Medeniyetinin ilim, irfan ve düşünce alanındaki altın çağı olarak adlandırılan bir dönemde (H IV. yüzyıl/M X. yüzyıl) Basra’da faaliyetlerine başlamıştır. Daha sonra başta Abbasî hilafet merkezi olan Bağdat olmak üzere halkı Müslüman olan birçok beldede teşkilatlanmıştır. Teşkilatın yöneticileri konumundaki yazarların kaleme aldıkları elli iki risaleden oluşan ansiklopedik eserlerde dikkat çeken hususlardan biri de toplumsal eşitlik bağlamında değerlendirilmesi gereken kadın statüsüdür. Çalışma neticesinde ulaşılan veriler, şu başlıklar altında tasnif edilmiştir: Gök cisimlerinin etkisinde kalma bakımından kadın. Batıl inançlardan çabuk etkilenme bakımından kadın. Ahlak, huy, seciye, ilim ve marifet bakımından kadın. Güzel konuşma yeteneği (belâgat) bakımından kadın. Dinî inanç ve ameller bakımından kadın. Propagandalardan çabuk etkilenme bakımından kadın. Tahkik yerine taklit etmekle yetinme bakımından kadın. Kadınlarla ilgili tavsiyeler. İhvân, genel olarak toplumdaki insanları anlama ve kavrama seviyeleri bakımından “avam”, “havas” ve bu iki grup arasında yer alanlar olmak üzere üç kısma ayırmakta; kadınları da avam tabakası içinde değerlendirmektedirler. Onların bakış açılarına göre kadınlar, soyut düşünememekte, dolayısıyla çeşitli inançlar ve görüşler konusunda, ayrıca çeşitli sanatları icra etme veya dinî alanda çeşitli ibadetleri yerine getirme hususunda sadece somut/görünür olanla yetinmek durumunda kalmaktadırlar. İhvân’ın bu tutumu, içinde yaşadıkları dönem ve toplumun kültürel kodlarını yansıtması bakımından önem arz etmektedir. Nitekim onların kadın algısı, içinde yaşadıkları dönemin siyasi, askeri, iktisadi ve kültürel şartlarında kadına tahsis edilen konumu yansıtmaktadır. Günümüze ulaşan tarihî kaynaklar, İhvân’ın yaşadığı Abbâsîlerin hilafetleri döneminde kadınların sosyal ve siyasal hayatta aktif rol alma bakımından erkeklere oranla arka planda kaldıklarını göstermektedir. Örneğin kadınların halife, vezir, vali, katip, hâcib veya komutan olarak görev aldıklarına dair herhangi bir kayda rastlanılmamaktadır. Bununla birlikte medreselerde üst düzey eğitim aldıklarına veya ders verdiklerine ya da herhangi bir alanda uzmanlaşıp ilmî eserler yazdıklarına; sefer ve savaş planlaması ve yönetiminde aktif rol oynadıklarına dair herhangi bir rivayete denk gelinmemektedir. Buna karşılık özellikle çeşitli alanlarda yönetici konumunda olanların eş ve cariyelerinin onları yönlendirme ve desteklemede etkili oldukları anlaşılmaktadır. Bu durum, kadına tahsis edilen toplumsal rollerin, arka planda erkekleri desteklemekle sınırlı olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla siyasi, iktisadi, askeri ve eğitim gibi alanlarda aktif rol oynamayan kadının erkeklere nazaran ikincil konumda kalmaları kaçınılmaz olmuştur. Bu nedenle İhvân-ı Safâ’nın kadın algısını da bu tarihsel ve kültürel şartlar bağlamında değerlendirmek durumundayız. Bununla birlikte din ile felsefeyi uzlaştırma çabası içinde olan, hatta kendi cemaat/teşkilat mensuplarına reislik yapma hususunda akla rıza gösterdiklerini, yani aklı rehber olarak seçtiklerini iddia eden İhvân’ın kadın algısı konusunda rasyonel bir tutum takınması yerine tarihsel ve kültürel şartlara bağlı kalmalarının onları mazur göstermeye yetmediği düşüncesindeyiz. Zira aklı rehber edindiklerini, bunun yanı sıra din ile felsefeyi uzlaştırmayı amaç edindiklerini iddia ettiklerine göre dönemin kadınları erkeklere göre ikincil konumda bırakan sosyal hayat şartlarını aklî/felsefi bir tutumla eleştirel bir değerlendirmeye tabi tutabilir ve evrensel insani değerlerler bağlamında birtakım öneriler ortaya koyabilirlerdi. Bunun yerine kadınları anlama ve kavrama bakımından çocuklar, köleler, deliler ve aklî melekleri gelişmemiş olanlarla birlikte avam sınıfı arasında saymaktadırlar. Çalışmamızda onların bu algılarını temellendirmede kullandıkları aklî ve naklî kanıtlar tespit edilmeye ve eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirmeye çaba sarf edilmiştir.
| Primary Language | Turkish |
|---|---|
| Subjects | Islamic Philosophy |
| Journal Section | Research Article |
| Authors | |
| Early Pub Date | June 26, 2025 |
| Publication Date | June 30, 2025 |
| Submission Date | May 10, 2025 |
| Acceptance Date | June 11, 2025 |
| Published in Issue | Year 2025 Issue: 25 |