Karl Popper, felsefesini
Yanlışlanabilirlik ilkesi üzerinden kurgulayan ve bu kurguyu sisteminin tüm
hatlarına empoze eden bir düşünür olarak değerlendirildiğinde, asıl olarak tüm
söylemlerinde Mantıkçı Pozitivist düşüncenin bilimsel doğrulara atfetmiş olduğu
doğrulanabilirlik ilkesine karşı duruş sergilemiştir. Esasında Mantıkçı
pozitivist düşüncenin ön kabulleriyle birlikte bilimsel yöntem anlayışı ve
benimsemiş oldukları bilimsel ilkeyi de yoğun şekilde eleştirmiştir. Eleştirel
zeminden hareket eden Popper, problemli gördüğü tüm bu çerçeveye karşılık
olarak da kendi sistemi dahilinde Yanlışlanabilirlik ilkesinin konumlanmasını
sağlamıştır. Bilimsel çalışmalarda ana ilke olarak ele almış olduğu
Yanlışlanabilirlik ilkesi dahilinde gerek kendi dönemine kadar oluşan gerekse
döneminden sonrasında oluşacak tüm bilgi zemini ele almayı hedeflemiştir,
ilkeyi bilimsel niteliğin ana ölçütü olarak sunmuştur. Öyle ki bir önermenin
bilimselliğinden bahsedebilmemizin en önemli aşamasını oluşturan yapıda
Yanlışlanabilirlik ilkesi karşımıza çıkmaktadır.
Çalışmamız iki ana başlıktan
oluşmaktadır, ilk bölüm bilim felsefesi doğrultusunda gelişen bilimsel
doğruların niteliği üzerine şekillenirken, ikinci bölüm ise Yanlışlanabilirlik
ilkesinin bilim felsefesi içerisinde detaylandırılmasına ve Popper açısından
hangi çerçeveye yerleştirildiğine ayrılacaktır.
Karl Popper Mantıkçı Pozitivizm Bilimsel Doğrular Yanlışlanabilirlik İlkesi
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 11 Mayıs 2019 |
Kabul Tarihi | 19 Nisan 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 6 Sayı: 17 |
Akademi Sosyal Bilimler Dergisi Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.