The concept of human rights, which has always been at the focal point of debates in today's political system, has been one of the main principles of the political system since the post-17th century, when its modern doctrine, which includes legal norms and documents, was formed. In the post-war modern world, it has become one of the most important sources of legitimacy for governments, international organizations and political movements. Thanks to this role, which includes social, legal and political qualities, it has often been the subject of academic studies. Classification attempts, lists and regulations have been created due to its scope. The generation-based classification of human rights is one of the inclusive initiatives that still maintains its validity in the literature in terms of supporting the social dynamics in the emergence of the concept with its historical process. Within the context of first and second generation rights, rights for the individual and society are regulated based on the principles of freedom and equality. Third generation rights, which also have names such as "solidarity rights", aim to focus the idea of human rights on a different point and to protect the rights of all humanity in common. The Environmental Right, which is analyzed within the context of this study, is one of the most important of these rights. Environmental problems, which initially had local characteristics, have become a series of problems that threaten the whole world today due to reasons such as the globalization of industrialization, rapid population growth and unplanned urbanization, especially after World War II. The environment has been seen only as a profitable raw material within the capitalist logic, and environmental problems have been caused to take on a nature that will affect future generations. For this reason, initiatives regarding the problem require collective effort and solidarity as part of third generation rights. The "right to the environment", which developed around this idea and came to the agenda for the first time in the international arena at the United Nations Conference on the Human Environment Stockholm in 1972, has started to be regulated in all international texts and in the domestic law of nations. In this study, the necessity of the environmental right as a human right and the development-environment relationship, which has recently been in the public opinion with the "Akbelen" process, are discussed in the context of environmental problems and regulations on environmental rights in Turkey. Also, as an alternative to the approach that analyzes the environmental right only in the context of human welfare, the discussion of animal rights and the regulations on animal rights in Turkey are included in the context of the environmental right based on the discourse that "the environment is the common existence of all living things".
Günümüz siyasal sistemi içerisinde her dönem tartışmaların odağında konumlanan insan hakları kavramı, hukuki norm ve belgeler içeren modern öğretisinin şekillendiği 17. yüzyıl sonrası süreçten bu yana siyasal sistemin temel ilkelerinden biri olmuştur. Dünya savaşları sonrası modern dünyada ise hükümetlerin, uluslararası örgütlerin ve siyasal hareketlerin önemli meşruiyet kaynaklarından biri konumuna gelmiştir. Sosyal, hukuki ve siyasal nitelikler içeren bu rolü sayesinde sıklıkla akademik çalışmaların da konusu olmuş ve kapsamının ortaya koyulması sebebiyle sınıflandırma girişimleri, listeler ve düzenlemeler oluşturulmuştur. Kuşak temelli insan hakları sınıflandırması, kavramın ortaya çıkışındaki toplumsal dinamikleri tarihsel süreciyle desteklemesi bakımından literatürde hala geçerliliğini koruyan, kapsayıcı girişimlerden bir tanesi durumundadır. Bu bağlamda birinci ve ikinci kuşak haklar kapsamında özgürlük ve eşitlik prensiplerinden hareketle birey ve topluma yönelik haklar düzenlenmiştir. “Dayanışma hakları” vb. adlandırmalara da sahip olan üçüncü kuşak haklar ise insan hakları düşüncesinin farklı bir noktaya, tüm insanlığın haklarının ortak korunması amacına yöneliktir. Çalışma kapsamında incelenen Çevre Hakkı, bu haklardan en önemlilerinden birini oluşturur. İlkin lokal nitelikler barındıran çevre sorunları, özellikle II. Dünya Savaşı sonrası sanayileşmenin küresel boyuta ulaşması, hızlı nüfus artışı, plansız kentleşme gibi sebeplerle günümüzde bütün dünyayı tehdit eden sorunlar sarmalı haline gelmiştir. Kapitalist mantık dâhilinde çevre yalnızca kârlı bir hammadde olarak görülmüş ve çevre sorunlarının gelecek kuşakları da etkileyecek niteliğe bürünmesine neden olunmuştur. Bu sebeple soruna dair girişimler üçüncü kuşak hakların gereği gibi kolektif çaba ve dayanışma gerektirmektedir. Bu düşünce etrafında gelişim gösteren ve uluslararası alanda ilk defa 1972’de Stockholm’de yapılan Birleşmiş Milletler Çevre ve İnsan Konferansı’nda gündeme gelen “çevre hakkı” bütün uluslararası metinlerde ve ulusların kendi iç hukukunda düzenlenmeye başlamıştır. Bu çalışmada çevre hakkının insan hakkı olarak gerekliliği ve özellikle son dönemde “Akbelen” süreciyle birlikte kamuoyunda yer alan kalkınma-çevre ilişkisinden hareketle Türkiye’de çevre sorunları süreçleri ve çevre hakkıyla ilgili düzenlemeler incelenmektedir. Ayrıca çevre hakkını yalnızca insan refahı bağlamında inceleyen yaklaşıma alternatif olarak “çevre bütün canlıların ortak varlığıdır” söyleminden hareketle çalışmada hayvan hakları tartışmasına ve Türkiye’de hayvan haklarına yönelik düzenlemelere çevre hakkı bağlamında yer verilmektedir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Public Administration, Policy and Administration (Other) |
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | August 1, 2024 |
Submission Date | April 16, 2024 |
Acceptance Date | July 20, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Volume: 11 Issue: 3 |