Düşünce tarihinde önce gelen ile sonra gelen
arasındaki bağıntıyı görmemek doğru olmadığı gibi, sonra gelenin özgün olduğunu
kabul etmemek ya da önce gelenin tekrarı olduğunu düşünmek de doğru değildir.
Bir felsefi düşünce ya da öğretinin kendinden önce gelenden bir takım izler
taşıması makul ve anlaşılır bir şeydir. Barnes gibi filozofları uzay ve zaman
dışı varlıklar olarak görmek, felsefede tarihsel arka planı hesaba katmamak makul
olamaz. Aynı şekilde Nietzsche gibi sosyal ve kültürel tarihi gelişimi hep arka
plana indirgemek, yeniliği ve sonra gelenin özgünlüğünü göz ardı etmek de kabul
edilemez. Felsefe tarihinde ilk büyük felsefe sisteminin sahibi olan Platon’un
varlık hakkındaki düşüncesinin de, bu bağlamda kendinden öncekilerin izlerini
taşıdığı fakat kendine özgü ontolojik bir yaklaşım sergilediği yadsınamaz. Whitehead ın “ felsefe tarihi Platon’a düşülen
dipnotlardan ibarettir” değerlendirmesi, abartılı bir bakışın yansıması olsa da
bir gerçeği dile getirmektedir. Yani Platon’un düşüncelerinin özgün olduğunu
kabul etmenin ötesinde, kendinden sonraki döneme ciddi bir şekilde yansımasının
olduğunu düşünmekteyiz, tabii ki kendinden öncekilerin O’nun felsefesindeki izlerini
de hesaba katarak.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Makaleler |
Authors | |
Publication Date | September 30, 2018 |
Published in Issue | Year 2018 Volume: 22 Issue: 3 |