The very first coffeehouse opened in Istanbul during Suleiman the Magnificent era. These places received both positive and negative opinions which attracted public attention in a short time. However, the government seen the coffeehouses as a threat and sometimes took harsh measures against them. In this sense they were even shutdown as in the reign of Sultan Murad IV. The most important issue that caused concern among managers was the criticism of the administration in coffeehouse talks which in time would likely to become a social uprising. On the other hand, within religious sensitivities and administrative responsibility statesmen tried to tide up coffeehouses. In addition to the matters concerning the administration the public also seen them problematic in some respects made complaints to the responsible institutions. Coffeehouse owners, the other party of the debate, also voiced over their complaints. After the tanzimat era the state, did not left them unattended entirely but changed its perspective greatly. During this period, pre-existing threat perception largely disappeared even sometimes state used them to take the pulse of the public. However, some sanctions were applied under the law against certain coffeehouses to answer public complaints. This study, tries to examine after tanzimat era coffeehouses as a case studies within the context of problematic areas such as gambling, prostitution, alcohol, marijuana and noise that cause problem for the state, public and coffeehouse owners
İstanbul’da ilk kahvehaneler Kanuni Sultan Süleyman devrinde açılmıştı. Kısa süre içerisinde halkın büyük ilgisini çeken bu mekânlara ilişkin pek çok olumlu veya olumsuz görüş beyan edilmiştir. Bununla birlikte devlet, zaman zaman tehdit olarak algıladığı kahvehanelere yönelik sert tedbirlere başvurmuştur. Bu anlamda Sultan IV. Murad devrinde olduğu gibi toptan kapatma yoluna dahi gidilmiştir. Yöneticileri endişeye sevk eden en önemli husus, kahvehane sohbetlerinde idareye yöneltilen eleştiriler ve bunun zaman içerisinde toplumsal bir kalkışmaya dönüşme ihtimalidir. Öte yandan devlet adamları, hem bir takım dinî hassasiyetler hem de idari sorumluluklar çerçevesinde kahvehanelere çeki düzen vermeye gayret etmişti. İdareyi ilgilendiren konuların yanında halkın da kendine göre sorun olarak gördüğü bazı hususlarda ilgili kurumlara dilekçeler vererek çözüm aradığı ve şikâyetçi olduğu görülmektedir. Tartışmanın tarafı olan kahvehaneciler de haksız gördükleri uygulamalar karşısında şikâyetlerini dile getirmişlerdir. Tanzimat sonrası dönemde devlet, her ne kadar kahvehaneleri bütünüyle başıboş bırakmasa da bu mekânlara yönelik bakış açısını büyük oranda değiştirmiştir. Bu dönemde eskiden var olan tehdit algısı neredeyse bütünüyle ortadan kalktığı gibi bazen de kamuoyunun nabzını tutmak için buralardan istifade etme yoluna gidilmiştir. Ancak belli başlı kahvehanelere dair şikâyetleri ortadan kaldırmak için kanunlar çerçevesinde gerekli müeyyideler uygulanmıştır. İşte bu çalışma, devlet, ahali ve kahvehane işletmecileri için sorun teşkil eden kumar, fuhuş, alkol, esrar ve gürültü gibi konular bağlamında Tanzimat sonrası kahvehanelerini örnek olaylar kullanılarak ele almaktadır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Makaleler |
Authors | |
Publication Date | August 4, 2015 |
Published in Issue | Year 2015 Issue: 54 |