A Ḥanbalite Interpretation of al-Uṣūl al-Khamsah: the case of al-Qāḍī Abū Ya lā al-Farr This article is intented to analyze in an integrated manner different interpretations by the Ḥanbalī scholar al-Qāḍī Abū Ya lā al-Farr (d.458/1066) of the Mu tazilī doctrine of al-Uṣūl al-Khamsah. In other words, this study points out an intellectual transformation of a Ḥanbalī scholar who belongs to a school of thought opposing the views of the Mu tazilī school. In this regard, Abū Ya lā favoured, concerning the principle of tawḥīd, neither the extreme view of divine transcendence (tanzīh) as was held by the Mu tazilah, nor the anthropomorphistic approach (tashbīh) adopted by the Salaf scholars. With regard to the principle of justice, however, he sided with the Ash arite approach focusing primarily on the divine attribute of omnipotence. As for the principle of al-wa d wa al-wa īd, he asserted that since divine justice is blended with compassion, the grave sinner would lose not his/her faith altogether but rather perfect faith. Regarding the principle of al-manzilah bayna al-manzilatayn, he, opting for the Ash arite theory of Kasb (acquisition), claimed that man is not capable of creating his own actions. Thus man is neither free as is the case with the Mu tazilah, nor is he coerced in his acts as is the case with the Jahmiyyah. Concerning the principle of al-amr bi-al-ma rūf wa alnahy an al-munkar, on the other hand, he rejected the political content of the concept found in the Mu tazilī notion and defined the principle theologically to mean pointing out what is true and rejecting what goes against it
Makale, Ḥanbelī âlim el-Ḳāḍī Ebū Ya lā‟nın Mu tezile kelâm çevresi tarafından geliştirilen elUṣūlu’l-Ḫamse doktrinine getirdiği farklı yorumları bir bütünlük içerisinde irdelemektedir. Diğer bir deyişle bu çalışma, Mu tezilî doktrine karşıt bir söylemi benimsemiş olan Ḥanbelī bir âlimin düşünce sistemindeki dönüşümünü ortaya koymaktadır. Bu temelde Ebū Ya lā, tevḥ d ilkesinde ne Mu tezile gibi aşırı tenzihçi ne de Selef uleması gibi teşbihe kapı aralayan bir tutum içerisinde olmuştur. Adālet ilkesinde ise kudrete vurgu yapan Eş ar yaklaşıma yakın durmuştur. El-va d ve’l-va īd ilkesine gelince, o, ilahî adaletin rahmetle yoğrulduğunu ve bu sebeple, büyük günah işleyenin imandan değil, kemâl düzeyde bir imana sahip olmaktan mahrum kalacağını ileri sürmüştür. El-menzile beyne’l-menzileteyn ilkesinde ise o, Eş ar Kesb teorisine dayanarak insanın kendi fiillerini yaratmasından söz edilemeyeceğini belirtmiştir. Şu halde insan, ne Mu tezile‟de olduğu gibi özgürdür ne de Cehmiyye‟nin ileri sürdüğü gibi mutlak bir cebr altındadır. El-emr bi’l-ma rūf ve’n-nehy ani’l-munker ilkesinde de o, kavramın Mu tezilī düşüncedeki politik içeriğini reddetmiş; ilkeyi, hakikatin ortaya konması ve karşıt tezlerin reddedilmesi anlamında teolojik olarak tanımlamıştır
Other ID | JA93EP95CT |
---|---|
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | April 1, 2012 |
Published in Issue | Year 2012 Volume: 53 Issue: 1 |
AUIFD is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.