One of the main characteristics of the European politics in the post-USSR era is the disappearance of communist parties. In this process, many former communist parties in the Western and the Eastern Europe were re-established under different names; however, only a few of them, which adopted different ideologies and organizational models, became stable actors in national party systems. In this context, in the reunified Germany, the successor to the SED, namely PDS, has served as an exceptional case to this situation as it survived under radically changing national and international conditions. In this study, the evolution of PDS will be analyzed in terms of structural political economic conditions, social mobilization, social protest dynamics and political institutional conditions. This research argues that both the unequal nature of the German unification and SPD's alienation to the demand for social justice by adopting the Neue Mitte approach triggered social dissatisfaction, and hence, led to a political change. Under these circumstances, PDS managed to gain the support of dissatisfied social democratic voters by the alternative populist left discourse and program resting on the principle of social justice, and afterwards, it entered a period of electoral breakthrough by its left alliance with WASG.
SSCB sonrası dönemde Avrupa siyasetinin temel karakteristiklerinin başında, komünist partilerin yok olması yer almaktadır. Bu süreçte Batı ve Doğu Avrupa’da yer alan birçok eski komünist parti, farklı isimler altında yeniden kurulmuş; ancak aynı zamanda farklı ideolojileri ve örgütsel modelleri benimseyen bu partilerin pek azı parti sistemlerinde istikrarlı aktörler halini almıştır. Bu bağlamda yeniden birleşen Almanya’da SED’in halefi olan PDS, radikal biçimde değişen ulusal ve uluslararası koşullara rağmen hayatta kalmayı başararak bu konuda istisnai bir örnek teşkil etmiştir. Bu çalışmada, PDS’nin evrimi, yapısal politik ekonomik koşullar, toplumsal hareketlilik ve toplumsal protesto dinamikleri ile politik kurumsal koşullar açısından analiz edilmektedir. Araştırmada, Alman birleşmesinin eşitsiz doğası ile SPD’nin Neue Mitte yaklaşımını benimseyerek sosyal adalet talebine yabancılaşmasının toplumsal memnuniyetsizliği tetiklediği ve böylece
siyasi değişime kapı araladığı savunulmaktadır. Bu koşullar altında PDS, sosyal adalet ilkesine dayanan alternatif popülist sol söylem ve programla memnuniyetsiz sosyal demokrat seçmenlerin desteğini almayı başarmış ve ardından WASG’la kurduğu sol ittifakla seçimlerde atılım dönemine girmiştir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | March 12, 2021 |
Submission Date | July 8, 2019 |
Published in Issue | Year 2021 |