gerçekleştirebilmek ya da varlığını onaylayabilmek/onaylatabilmek için kendi dışındaki bir nesneye muhtaçtır. Görüşün nesnesi yoksa kendisi de yoktur. O halde Siyasal’ın nesnel varlığını onaylayan kişi, aslında aynı anda kendi varlığını onaylamakta ya da onaya sunmaktadır. Ama öte yandan bu nesnel varlık, görüşün nesnesi olan şey, adı Siyasal olan, nedir ki onu görmekten söz edebiliyoruz ve böylece görüşümüzü ve varlığımızı onaylayabiliyoruz? Görülen şey, Siyasal’ı görmek vasfıyla ima edilen bir bütünlükten dolayımlanarak onayımıza sunulan şey, neyi içermektedir? Önce semtini, sonra binasını, koridorlarını, sınıflarını, sonra öğrencilerini, öğrencilerini ve sonra hocalarının odalarını, sonra hocaları, hocaları…böyle uzayıp giden bir sonsuzluğu mu görüyoruz? Siyasal’ı görmek, çoktandır koridorlarında gölgeleri kalan “söylencesel” hocalarından ders almış olmak mıdır; örneğin Ümit Hassan’dan, Alaeddin Şenel ya da Mete Tunçay’dan; hala koridorlarda gözümüze çarpsa da artık ders vermeyenlerden ya da çoktandır aramızdan ayrılmış olanlardan, Cemal Mıhçıoğlu’ndan, Cahit Talas’tan ve Yavuz Sabuncu’dan ders almak mıdır? Eğer Siyasal’ı görmek buysa, bu durumda şu anda Siyasal’da ders gören hiçbir öğrenci Siyasal’ı görmemiş demektir ve onların görüş diye iddia edebileceği her şey ya bir düş, ya bir yalan, ya da en iyisinden günlük hayatta işlerini kolaylaştıran bir sanı, doksa’dan ibarettir. Yoksa Siyasal’ı görmek, artık bir örneğini ancak mucize eseri görebileceğimiz, yerini çoktan alüminyum ya da pvc doğramalara bırakmış, neredeyse cam aralıklarını bir kitaplık olarak kullanabileceğimiz, adam boyu yükseklikte, çift doğramalı, çift camlı, ahşap, yüksek pencerelerini görmek midir? Spor salonunun arkasında, çoktandır, atılacakları güne kadar araştırma görevlilerine üçer beşer kullandırılan çalışma odalarına dönüştürülmüş, Baskın Oran’ın genç bir asistan olarak kaldığı lojmanları, arka bahçede gezdirdiği köpeği görmek mi? Yoksa yoksa kurşunlanan duvarları, basılan yurdu, geç Siyasallı ölülerini görmek midir? Yalnızca bir örnekten, bir söylenceden ders alma örneğinden gidelim: Siyasal’ı görmek dediğimiz şey kendisini nasıl bir bütünlük olarak sunabiliyor; hatta iman derecesinde bir bütünlük? Önce bir söylenceden ders alıyoruz, sonra bir başkasından, bir başkasından…yani bütünü kuran şey söylenceler toplamı mı; benzer niteliklere, benzer üst düzey niteliklere sahip bir toplam? Burada artık her bir söylenceyi tek tek anmak gereksiz olacaktır. Bu anlamda, nice söylence olurlarsa olsunlar birer sayıya indirgenmişlerdir. Aynı anda parmakla sayılabilir bu söylenceleri, sayısal niteliklerinin dışında bir söylence olarak var eden şey, sayılabilir olmamaklığıyla birer sayıdan başka bir şey olmayan ya da böyle kabul edildiği varsayılanların varlığı değil midir? O halde, görüldüğü iddia edilen bütünlüğün, az çok mesnetli bir iddianın konusu olabilmesi için görüş yetersizdir; bunu destekleyecek bir düşünüş de gereklidir; üstelik bu düşünüş doğrudan kendini zorunlu kılan bütünlüğü nesneleştirmemek, onu
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | March 1, 2007 |
Submission Date | July 31, 2014 |
Published in Issue | Year 2007 Volume: 62 Issue: 03 |