Öz
Basın, var olduğu günden itibaren iktidarların ilgisini üzerine çekmiştir. Yapısı itibariyle
halkı etkileme potansiyeli olan bu ürüne iktidarlar kayıtsız kalamamıştır. Etki alanının genişliği
hakkında yeterli bilgiye sahip olunmaması, basın ile iktidar arasındaki ilişkinin tarihsel süreçte
birçok kırılma yaşamasına sebep olmuştur. Çizgisel bir gelişim göstermemekle birlikte
iktidarların basın üzerindeki etkileri tarihsel süreç içerisinde basın lehine hafiflemiştir. Osmanlı
Devleti’nde basının gelişimi Avrupalı çağdaşlarına göre geç yaşanmıştır. Avrupa’da ilk gazeteler
ortaya çıktığında Osmanlı Devleti’nde henüz Türkler tarafından matbaa dahi açılmamıştı. Bu
sebeple Avrupa basınının özgürlük alanını genişlettiği dönem, Osmanlı Devleti’nde basının
kontrol altına alınması ve devamında sansürün yoğunlaştığı zamana denk gelmiştir. II.
Abdülhamit’in yönetim anlayışı basının kontrol altında tutulmasına uygun olduğundan, yerli
basın hareket kabiliyetini kaybederken Avrupa’daki Türkçe yayınlar dönemin Türk basınının
lokomotifi halini almıştır. Bununla birlikte II. Abdülhamit dönemi yurtiçi basınının hiçbir etkisinin
olmadığı da söylenmemelidir. Her şeyden önce Osmanlı Devleti sınırları içinde basın tarihinin
kesintiye uğramamasına vesile olmuşlardır. İlaveten jurnalciliğin adeta meslek haline geldiği ve
sansürün dozunun olabildiğince arttığı bir ortamda kendilerine has yöntemler geliştirerek
varlıklarını devam ettirmişlerdir. Yurtiçi siyasi olaylara girmeksizin satışlarını belli seviyelerde
tutmayı başarmış, aldıkları tahsisatlarla iktidarın beslemesi eleştirilerine rağmen mesleklerini
sürdürmüşlerdir. İkdâm da aynı atmosferin ürünü olarak çağdaşı basın ürünlerinin
yaşadıklarından nasibini almıştır. Bu yönüyle dönemin basın-iktidar ilişkilerine ayna tutacak
verilere sahiptir.