Öz
Kimliklerimiz, kim olduğumuzun bir yansımasıdır. Bu açıdan kimlik tanımlaması, tarih
boyunca bireyin kendi varlığını konumlandırma adına yaptığı bir eylemdir. Bireyin “biz” olgusunu
tanımlamasındaki süreçler, onun düşman algısını şekillendirmektedir. Bireyin bebeklik itibari ile
ortak kimlik havuzu içinden kendine ait duygular ve kodları olması ile aynı zamanda ötekiler de
tanımlanmaya başlamaktadır. Bu durum benzer şekilde devletler ve uluslararası sistemdeki
kimlik tanımları için de geçerlidir. Kimliği anlamda inşacı yaklaşımlar önemlidir. Soğuk Savaş’ın
sona erişi ile özellikle 1990 sonrası dönemde uluslararası ilişkiler teorilerinde konstrüktivizmin
yeri ve etkisi, uluslararası sistemin sosyal bir alan olarak değerlendirilmesini başlatmıştır. Bu da
devletin belli değerler ekseninde okunduğu canlı bir aktör algısı yaratmıştır. Bu çalışma
kapsamında bireyden başlamak üzere uluslararası sistemde öteki tanımlarına evrilen bir okuma
hedeflenmektedir. Bu açıdan çalışmada kimliğin kazanımı ve tanımı ile “biz” karşısında
“öteki”nin yaratımının sadece birey ile sınırlı olmadığı; aksine tarih boyunca devlet ve sistem
içinde yeniden üretildiği de görülecektir. Bu bağlamda çalışma kimliğin analizini bireyden
sisteme uzanan süreci ile ele almayı hedeflemektedir. Çalışmanın odak noktası olarak bireyden
başlamak süreç içinde devlet ile kazanılan kimlik ve tarih boyunca var olan öteki açıklamaları ve
yaklaşımlarını okumada anlam kazanacaktır. Bu varsayımdan hareket ile çalışmada var olan
kimliğin oluşumunun ve bunun uluslararası alanda tarihsel süreçte değişen/değişmeyen
ilerleyişinin de ortaya konması hedeflenmektedir.