Kişisel verilerin korunması hakkı, tarihi açıdan yakın bir geçmişte ortaya çıkmış bir haktır. Buna rağmen her gün gelişen ve değişen dünyanın etkisiyle hak ve özgürlükler arasında çok önemli bir konuma gelmiştir. Türkiye’de de kişisel verilerin korunması hakkı dünyadaki gelişmelere paralel olarak hızlı bir gelişim göstermiştir. Kişisel verilerin korunması hakkı, 1982 Anayasası’nda 7.5.2010 günü 5982 sayılı “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile müstakil bir anayasal hak olarak güvence altına alınmıştır. Basın hürriyeti ise kişisel verilerin korunması hakkından daha eski bir tarihe sahip olmakla birlikte gücünün gün geçtikçe artmasına bağlı olarak temel hak ve özgürlükler arasında denge sağlanması adına sınırlanması önem arz etmektedir. Zira her temel hak ve özgürlükte olduğu gibi kişisel verilerin korunması hakkı ile basın hürriyetinin de birtakım sınırları bulunmaktadır. Bu sınırlar hakkın doğal sınırlarından kaynaklanabileceği gibi hakka dışarıdan yapılan bir müdahale neticesinde ya da hakların birbiri ile çatışması sonucunda da söz konusu olabilir. Çalışmada kişisel verilerin korunması hakkı ile basın hürriyetinin sınırlarını, olağan dönemde sınırlandırılması ve pratik uyuşum çerçevesinde hakların birbiriyle çatışması durumu incelenecektir.
Kişisel veri Basın hürriyeti Sınırlandırılma Hakların çatışması.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Bilişim ve Teknoloji Hukuku |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 16 Ekim 2023 |
Yayımlanma Tarihi | 29 Aralık 2023 |
Kabul Tarihi | 28 Eylül 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 5 Sayı: 2 |
Bilişim Hukuku Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.