Sūfīsm is the idea of purifying the soul through the faith, worship, and moral foundations of Islam, along with leading a religious life honoured with good morals and reaching Allah through the efforts to ensure the perfection of the soul. In this sense, Sūfīsm implies a spiritual moral inclination. The method of sayr al-sulūk plays a critical role in offering this moral education. Sayr and sulūk are two intertwined notions that cannot be considered independent of each other. Sayr means to walk towards knowledge, morality, and Allah by getting rid of all bad qualities and the self. Sulūk is a spiritual way to reach Allah. The murid is the passenger who pursues this path, and the sheikh is an experienced person who supervises the murid during his/her journey. Accompanying his murid from the beginning to the end of the path, the sheikh theoretically and practically reveals the fundamental principles. The murid, on the other hand, is responsible for fully abiding by these rules and principles imposed by the sheikh. Therefore, this study addresses the definition and nature of the notions of sheikh and murid in sūfī works. Furthermore, it also elaborates on the essential qualifications that a sheikh and murid should possess. Thus, it puts forward the principles of the sheikh-murid relationship, which must be established in a genuine way. Embodying the verbal and de facto components of Sūfīsm, the notion of sheikh is one of the most seriously criticized issues. Likewise, murid is one of the concepts against which many criticisms are voiced. Therefore, this study discusses various related issues, particularly the definitions of sheikh and murid, the properties that they should have, the sheikh-murid relationship, the necessity of such a relationship, and the ruling of being a follower of the sheikh. In short, it sheds some light on the essence of the sheikh-murid relationship built by Sūfīsm on very delicate foundations.
Tasavvuf; İslâm dininin inanç, ibadet ve ahlak temellerine dayanarak nefsi tezkiye etme, güzel ahlak sahibi olarak dini yaşama ve ruhun kemale ermesi için caba göstererek Allah’a vâsıl olma düşüncesidir. Bu anlamda tasavvuf manevî bir ahlak eğimini ifade etmektedir. Seyr-ü sülûk metodu, bu ahlak eğitiminin verilmesi noktasında önemli bir vasıta rolünü üstlenmektedir. Seyr ve sülûk birbirinden ayrı düşünülemeyen iki kavramlardır. Seyr, bütün kötü vasıflardan ve benlikten arınarak ilme, ahlaka ve Allah’a doğru yürümektir. Sülûk, Allah’a vâsıl olmaya vesile olan manevî bir yoldur. Mürid bu yola talip olan yolcu, şeyh ise bu yolda müridin gözetmenliğini yapan tecrübeli kimsedir. Şeyh, yolun başından sonuna kadar müridine eşlik ederek bu husustaki temel ilke ve esasları hem teorik hem pratik olarak göstermektedir. Mürid ise şeyhin göstermiş olduğu kural ve kaideleri eksiksiz bir şekilde yerine getirmekle sorumludur. Bu nedenle tasavvufî eserlerde şeyh ve müridin tanımı, mahiyeti detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Ayrıca şeyh ve müridde bulunması gereken vasıflar ayrıntılı bir şekilde zikredilmiştir. Böylelikle hakiki manada yerine getirilmesi gereken şeyh-mürid ilişkisinin esasları belirlenmiştir. Tasavvuf ilminin sözlü ve fiili unsurlarını içinde barındıran şeyh, en çok tenkit edilen kavramlardan birini oluşturmaktadır. Aynı şekilde mürid, birçok eleştirinin yöneltildiği kavramlardandır. Bu nedenle makalede özellikle şeyh ve müridin tanımı, şeyh ve müridde bulunması gereken vasıflar, şeyh-mürid ilişki, şeyh-mürid ilişkisinin gerekliliği ve şeyhe bağlanmanın hükmü gibi konular ele alınacaktır. Böylelikle tasavvufun çok hassas temeller üzerine kurduğu şeyh-mürid ilişkisinin hakikat yönüne bir nebze olsun ışık tutulmaya çalışılacaktır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 31, 2022 |
Submission Date | September 30, 2022 |
Acceptance Date | December 15, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 |