Introduction and Aim: Pityriasis rosea (PR) is an acute, self-limited papulo-squamous disorder which was described in 1798, firstly. The etiology of PR is unknown, infectious etiology has been the most investigated subject but no exact infectious origin is identified to date. Autoimmunity, genetic predisposition and atopi are the other subject matters which have been investigated. The prevalence of anti-nuclear antibody (ANA) was investigated in PR patients to evaluate the potential role of autoimmunity in etiopathogenesis of PR.
Materials and method: This study is designed to compare the prevalence of serum anti-nuclear antibody (ANA) in PR patients and healthy volunteers.
Results: ANA prevalence was 8,7% in PR group, where as it was 0, in the control group (p<0.05) .
Conclusion: ANA prevalence of 8,7% among PR patients is statistically significant, but this rate is similar with the expected ANA prevalence among healthy population which is 4-5%. Further larger studies are needed to evaluate the part of autoimmunity in etiopathogenesis of PR.
Giriş ve Amaç: Pitriyazis rosea (PR), ilk olarak 1798’de tanımlanmış; akut, kendini sınırlayan bir papulo skuamöz deri hastalığıdır. Etiyolojisi halen açıklığa kavuşmamış olan PR, ilk tanımlandığından beri enfeksiyöz ajanlarla bağlantısından şüphelenilip bu konuda birçok araştırmanın yapıldığı, ancak kesin bir sonuca varılamadığı bir hastalıktır. Etiyopatogenezdeki rolleri açısından otoimmünite, genetik yatkınlık ve atopi ise halen araştırılmakta olan diğer faktörlerdir. Bu çalışmada PR etyopatogenezinde otoimmünitenin rolünü değerlendirmek amacı ile tanı alan hastalarda (anti-nükleer antikor) ANA prevalansının araştırılması amaçlanmıştır.
Materyal ve metod: Bu çalışmada, PR tanısı almış 46 hasta ve 26 sağlıklı kontrol dahil edilmiş olup bireylerde kanda, otoimmün belirteçlerden tarama testi olarak kabul edilen anti-nükleer antikor(ANA- indirect İFA Hep-2 BioSystemsᴿ) prevalansı araştırılmıştır. ANA pozitiflerde antistreptolizin-o (ASO), C-reaktif protein (CRP), romatoid faktör (RF), IgG, IgM, IgA, kompleman 3 ve 4 (C3 ve C4) düzeyleri de nefelometrik yöntemle; anti SSA (Ro), anti SSB (La), anti dsDNA, antihiston, anti U1RNP, anti Jo1, anti sentromer, anti-Scl-70, antisentromer antikor (ANCA), anti mitokondriyal, anti düz kas, anti Rib P protein, anti tiroglobulin (anti TG), anti tiroid peroksidaz antikor (anti TPO) testleri de immünblotting yöntemiyle araştırılmıştır.
Bulgular: PR’lı hastaların 4’ünde(%8,7) ANA (+) iken kontrol grubunda hepsi negatif saptanmış olup gruplar arası fark anlamlı bulunmuştur(p<0.05). Ancak istatistiksel olarak ANA pozitifliği ile PR arasında anlamlı ilişki bulunmamıştır.
Sonuç: Çalışmamızda PR hastalarında saptanan ANA prevalansı istatistiksel olarak anlamlı bulunsa da toplumda sağlıklı kişilerde de beklenen ANA prevalansı (%4-5) benzer oranlarda saptanabildiği için PR patogenezinde otoimmünitenin rolünü inceleyen daha geniş kapsamlı çalışmalara gereksinim vardır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Clinical Sciences |
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | April 30, 2019 |
Acceptance Date | April 22, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Volume: 3 Issue: 1 |
Journal of Biotechnology and Strategic Health Research