Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından sonra toplanan İzmir İktisat Kongresine diğer
sosyal sınıflar gibi temsilci gönderebilen işçi sınıfı burada iktisadi esaslarını belirlemiştir.
Ancak 1923 yılından 1931 yılına kadar olan dönemde hükümetin çalışma hayatı düzeni
ve işçi sınıfı ile ilgili düzenlemelere ihtiyaç duyduğu söylenemez. Buna rağmen göreli bir
serbestlik ortamında işçiler örgütlenme ve üst birlik oluşturma çabalarına devam etmişler,
birtakım grev eylemleri gerçekleştirmişlerdir. Bunun dışında bazı işçi örgütlerinin devletle
ilişkilerini geliştirmek suretiyle çalışma hayatını düzenleyecek mevzuata katkıda bulunmak
çabası olmuştur.
1931 yılı Cumhuriyet Türkiye’sinde her açıdan yeni bir dönemin başlangıcıdır.
Devletçi ekonomi politikaları uygulanması yoluyla kalkınmayı gerçekleştirmeyi hedefleyen
parti, sanayinin gelişmesine mukabil olarak işçi sınıfının da çoğalacağını öngörmüştür.
Programında sınıf ayrılığını ve sınıf çatışmalarını kesin bir dille reddeden parti çalışma
hayatında herhangi bir engelle karşılaşmamak istememiştir. Bunun için bir taraftan işçi
eylemlerini çeşitli yasal düzenlemelerle engellerken, bir taraftan işçi örgütlenmelerinin
kontrolünü eline almak istemiştir. Bu dönemin kazancı 1924 yılından itibaren oluşturulması
için beklenen 1936 yılındaki İş Kanununun çıkarılması olmuştur. Yeni İş Kanunu ile çalışma
hayatına bir düzen getirilirken, grev ve lokavt yasaklanmıştır. İş Kanunundan önce ve sonra
diğer yasal önlemlerle takviye edilen bu dönemde grev sayısı bir önceki döneme göre daha
az olmuştur.
The working class which could send the representative like other social classes to
İzmir Economic Congress which convened after gained the victory of the Independence War
determined their economic principals here. But it cannot be said that the government needed
regulations on working life and the working class from 1923 to 1931. Although the workers
were subjected to some obstacles such as the Takrir-i Sükûn Law, they continued their efforts
to organize and form a higher unit in a relative environment of freedom and carried out some
strike actions. Apart from this, some workers’ organizations have tried to contribute to the
legislation that will regulate working life by improving their relations with the state.
1931 is the beginning of a new era in every aspect of the Republic of Turkey. The
party, which aims to achieve development through the application of statist economic policies,
has predicted that the working class will increase in response to the development of industry.
The party rejected class separation and class conflicts in its program did not want to face any
obstacles in working life. For this, while it preventing the workers’ actions with various legal
regulations, it wanted to take control of the workers ‘organizations. The gain of this period
was the enactment of the Labor Code of 1936, which is expected to be established since 1924.
The working life ordered with the new Labor Code, strikes and lockouts were prohibited. In
this period, which was reinforced by other legal measures before and after the Labor Code,
the number of strikes was less than the previous period.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | September 14, 2020 |
Submission Date | October 9, 2019 |
Published in Issue | Year 2020 Volume: 20 Issue: 40 |