Lozan’da 30 Ocak 1923’te Türkiye ve Yunanistan arasında, Batı Trakya’daki Türkler
ve İstanbul Rumlarının dışında kalan Yunanistan’daki Müslüman-Türk ve Türkiye’deki
Ortodoks-Rum nüfusun karşılıklı olarak değiştirilmesini esas alan “Mübadele-i Ahali
Mukavelenamesi” imzalandı. Mübadele işi ile ilgilenmek üzere önce Türk, Yunan ve tarafsız
ülke temsilcilerinden oluşan “Muhtelit Mübadele Komisyonu (Karma Komisyon)” oluşturularak,
Türkiye ve Yunanistan’da mübadele edileceklerin durumu tespit edilmeye başlandı.
Türk Hükümeti, Türkiye’deki mübadele, imar ve iskân işleriyle yükümlü olmak üzere 13
Ekim 1923 tarihinde TBMM’de kabul edilen bir yasayla “Mübadele, İmar ve İskân Vekâleti”
kurulmasına karar verdi. Mübadele işi, ilgili bakanlıkların kamu personeli ile Türkiye Hilal-i
Ahmer Cemiyeti aracılığıyla yürütülecektir. Mübadele Sözleşmesi uyarınca Yunanistan’dan
getirilecek olan sayıları yarım milyona yakın mübadil Türklerin taşınması, geçici yerlerinde
barındırılması ve kalıcı iskân bölgelerine yerleştirilmesi gibi büyük ve meşakkatli bir
sorunu aşmak için daha önce önemli yardımları görülen Hint Müslümanlarının bir kez
daha yardımlarına ihtiyaç duyuldu, bu amaçla bizzat Mustafa Kemal Paşa tarafından İslam
âleminin yardımını isteyen bir bildiri hazırlandı. Bu bildiriyi ulaştırmak ve toplanan yardım
paralarını getirmek üzere Hilal-i Ahmer tarafından bir heyet oluşturularak Hindistan’a
gönderildi. Bu arada Türkiye’de 29 Ekim 1923’te cumhuriyet yönetimine geçilmesinden sonra
çağdaş uygarlıklar düzeyine ulaşılmak için hızlı bir devrim sürecine girilmişti. Bu çerçevede
TBMM’de 3 Mart 1924’te kabul edilen yasalarla, aslında cumhuriyet rejimiyle bağdaşmayan
halifelik kurumunun kaldırılması ve Osmanlı Hanedanı’nın yurt dışına sürgün edilmesi gibi
kararların alınması, kendilerini halifeliğe bağlı hisseden Hindistan Müslümanları arasında
kafa karışıklığına yol açtı. Özellikle yardımı toplayan Hint Hilafet Komitesi’nin liderlerinden
ve sıkı hilafetçilerden biri olan işadamı Seyyit Chotani’nin, halifeliğin kaldırılmasını
kabullenememesi sonucunda Türkiye için toplanan yardım paralarını kereste fabrikası
ve inşaat malzemeleri alımında harcayarak kaybetmesi nedeniyle bu para Türkiye’ye
getirilemedi. Dolayısıyla Türkiye, herhangi bir dış borç almaksızın ve dış yardım olmaksızın kendi kısıtlı imkânlarıyla mübadele işini halletmeye çalıştı. Öte yandan Hindistan’da Türkiye
için toplanan yardım paralarıyla alınan malzemeleri kendisine devredilen Türkiye Hilal-i
Ahmer Cemiyeti, bu işin peşini bırakmadı ve Hindistan’a ikinci bir heyet göndererek, cüzi
miktarlarda da olsa elde edilen gelirin peyderpey Türkiye’ye getirilmesi için çaba sarf etti. Bu
çalışmada, arşiv belgeleri ışığında “Lozan Mübadelesi” sürecinde Hint Müslümanlarının son
yardımlarının sorun haline dönüşmesi incelenecektir.
In Lausanne on 30 January 1923 “Population Emigration Convention” which was
based on the mutual replacement of the Orthodox Greeks in Turkey and the Turkish-Muslim
population in Greece excluding the Turks in Western Thrace and Greeks in Istanbul was
signed. First the “Joint Commission”, consisting of the representatives of Turkish, Greek
and neutral countries was established so that the status of those to be exchanged in Turkey
and Greece could be identified. The Turkish Government adopted a law in Parliament and
decided to establish “Ministry of Exchange, Construction and Settlement” on 13 October 1923 to
be responsible for the development, settlement and exchange works. Population exchange
business will be conducted through the relevant ministries, civil servants and Turkish Red
Crescent Association. According to the Exchange Convention, the aids of Indian Muslims
was once again needed to overcome a big and arduous problem, namely the transportation,
sheltering and temporary settlement of the Turks who were to be brought from nearly half
a million Greece. For this purpose, Mustafa Kemal Pasha personally prepared a declaration
asking for the help of the Islamic world. A delegation was formed by the Red Crescent and sent
to India in order to deliver this declaration and to receive the money collected. Meanwhile, on
29 October 1923 after switching to the Republican administration, Turkey has entered a rapid
process of revolution to reach the level of contemporary civilizations. Within this framework,
the laws adopted in the Turkish Grand National Assembly on March 3, 1924, the abolition of
the caliphate institution incompatible with the republican regime and the decision to deport
the Ottoman dynasty abroad caused confusion among the Indian Muslims who felt connected
to the caliphate. Especially the money and aid collector “Indian Committee of the Caliphate”
leader and pro-caliphate Seyyid Chotani could not accept the abolition of the caliphate and
by spending the collected funds in the purchase of sawmill and construction materials, this
money was not brought to Turkey. Therefore Turkey, without any external debt and foreign
aid has tried to handle the population exchange with limited job opportunities. On the other
hand, Turkish Red Crescent Association ceded the materials which were purchased with aid
money and tag along with the second delegation to India and this delegation obtained an
income albeit in small amounts, and gradually made efforts to bring Turkey. In this study,
the latest aids of the Indian Muslims that transformed into a problem during the time of
Population Exchange will be examined.
Indian Muslims Indian Committee of the Caliphate Mustafa Kemal Pasha Turkish Red Crescent Population Exchange
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 1, 2020 |
Submission Date | April 6, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 Volume: 20 Issue: 41 |