Zaman, yaşam boyu bazen ne kadar hızlı geçtiğinden yakınılan,
bazense tam tersine bir an önce geçsin diye sabırsızlanılan soyut ve sonsuz
bir kavram. “Zaman”dan söz edince yanına çektiklerinden biri ise “süre”.
Türk Dil Kurumu, ikisini de diğerinden yardım alarak tanımlarken, zamanı
“bir işin, oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre”; süreyi
“bir olayın başı ile sonu arasında geçen zaman parçası, zaman aralığı”
şeklinde ifade etmektedir1
. Elbette hukuk da bu ikiliğe uzak değildir ve
kuralları arasında gerek zamanaşımına gerekse hak düşürücü sürelere yer
vermektedir; bunların hukukî niteliklerinin, hüküm ve sonuçlarının birbirinden farklı olduğunu teslim ederek… Esasen zamanın aşılması, zamanın
içinde barındırdığı sonsuzluk fikrine pek uygun düşmemektedir. Zira ancak
bir sınıra, belli bir noktaya geldikten sonra onun aşılıp geçilmesinden söz
edilebilir. O itibarla hukukta kısaca zamanaşımı terimiyle ifade edilen,
aslında zamanı aşmak değil, görece uzun veya kısa yine belli, sınırlı bir
süreyi aşmaktır. Bu yüzden ister zamanaşımı süresi ister hak düşürücü süre
olsun, her ikisi de “süre” ile birlikte kullanılmaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Temmuz 2013 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2013 Cilt: 15 Özel Sayı |
Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi
TR-DİZİN, HeinOnline, GoogleScholar, Academindex, Sherpa Romeo, Ulrich’s Periodicals Directory ve Asos Index veri tabanlarında taranmaktadır.
Dergimiz 2024 Mayıs sayısından itibaren yalnızca elektronik ortamda yayınlanacaktır.
Dokuz Eylul University Publishing Web-Page
https://kutuphane.deu.edu.tr/yayinevi/
İletişim sayfamız
https://dergipark.org.tr/tr/pub/deuhfd/contacts