Bu çalışma, Türk ve Latin Amerika mitoslarında vücut bulan kayıp uygarlık anlatılarını, kültürel temsil kuramı çerçevesinde ele alarak sözlü kültür ürünlerinde şekillenen mitik coğrafyaların, kolonyal travmalarla örülü tarihsel bellek üzerindeki yapılandırıcı etkisini tartışmayı hedeflemektedir. Atlantis ve El Dorado gibi evrenselleşmiş mitik merkezlerle Kapadokya yeraltı şehirleri, Ağrı Dağı efsaneleri ve Şambala imgelemi arasında kurulan karşılaştırmalı okuma, halk anlatılarının yalnızca folklorik anlatı kümeleri değil, aynı zamanda kültürel iktidar ilişkilerini yeniden üreten ideolojik kodlar olduğunu ortaya koymaktadır. Altın, harita, tufan, yeraltı gibi sembolik motifler, bastırılmış kolektif arzuların, kolonizasyonla kırılan özne bütünlüğünün ve kültürel direnişin alegorik izdüşümleri olarak değerlendirilmektedir. Edward Said’in kültürel temsil kuramı doğrultusunda yapılan çözümlemelerde, Batı merkezli söylemlerin ötekileştirdiği halklara ait mitlerin, hegemonik anlatı yapıları içinde nasıl yeniden işlevselleştirildiği ve bu süreçteki anlam sapmaları metinlerarası düzlemde incelenmektedir. Yerli anlatıların içerdiği direnişçi potansiyel, bu yeniden üretim süreçlerinin karşısında hafızayı yeniden inşa eden bir simgesel politika olarak ele alınmaktadır. Çalışma, kayıp uygarlık anlatılarının yalnızca geçmişe ait kültürel kalıntılar değil, aynı zamanda günümüz politikalarının ve kültürel kimlik stratejilerinin anlam haritalarını kuran dinamik söylemsel yapılar olduğunu ileri sürmektedir. Bu bağlamda, mitlerin edebi ve kültürel bağlamda taşıdığı çok katmanlı temsil gücü, halk anlatılarının dirimsel ve politik boyutlarını gün yüzüne çıkarmaktadır. Dahası, bu mitik yapılar, kültürel travmanın taşıyıcısı olarak işlev görmekte ve belleğin marjinalleştirilmiş katmanlarını güncel toplumsal tahayyül içerisine dâhil etme yetisini taşımaktadır. Böylelikle, söz konusu anlatılar yalnızca arketipsel motiflerin döngüsel tekrarını değil, aynı zamanda alternatif tarih yazımının ve yerli epistemolojilerin sürekliliğini temin eden birer kültürel yeniden üretim sahası olarak değerlendirilmektedir.
This article aims to examine the narratives of lost civilizations within Turkish and Latin American mythologies through the lens of cultural representation theory, foregrounding the formative role of mythic geographies in the construction of historical memory entangled with colonial trauma. Through a comparative reading of globally recognized myths such as Atlantis and El Dorado alongside indigenous narratives including the subterranean cities of Cappadocia, the legends of Mount Ararat, and the imaginary realm of Shambhala, this study argues that folk narratives not only constitute folkloric clusters but also function as ideological codes that reproduce cultural power relations. Symbols such as gold, maps, deluge, and subterranean space are interpreted as allegorical projections of suppressed collective desires, fractured subjectivities under colonization, and forms of cultural resistance. Within the framework of Edward Said’s theory of cultural representation, the article investigates how these myths of the marginalized are refunctionalized within hegemonic narrative regimes and examines the semantic distortions emerging from these processes through an intertextual methodology. The subversive potential embedded in indigenous narratives is thus approached as a symbolic strategy that reconstructs memory against the dominant representational apparatus. The study contends that myths of lost civilizations are not merely archaic or legendary vestiges of the past but rather dynamic discursive structures that map contemporary political, cultural, and identitarian imaginaries. In this regard, the multilayered representational power of myth reveals the vital and political dimensions of oral traditions. Moreover, these mythic structures operate as vessels of cultural trauma, possessing the capacity to reintegrate marginalized strata of memory into the contemporary cultural consciousness. Accordingly, such narratives are not solely concerned with the cyclical recurrence of archetypal motifs but also serve as loci of cultural reproduction, ensuring the continuity of alternative historiographies and indigenous epistemologies.
| Primary Language | Turkish |
|---|---|
| Subjects | Historical, Comparative and Typological Linguistics |
| Journal Section | Research Article |
| Authors | |
| Publication Date | October 21, 2025 |
| Submission Date | June 1, 2025 |
| Acceptance Date | October 6, 2025 |
| Published in Issue | Year 2025 Issue: 32 |
Journal of Language and Literature Studies is licensed under the Creative Commons Attribution-Non-Commercial-NoDerivatives 4.0 International Licence (CC BY-NC-ND 4.0).