This article examines the increasing strategic importance of critical minerals (lithium, cobalt, rare earth elements, uranium, etc.) in the 21st century and the emerging commercial diplomacy competition centred around these minerals in Africa and Central Asia. The green transition, digitalisation, and technological leaps in the defence industries have made these resources not only drivers of economic development but also determinants of geopolitical power balances. The main objective of the study is to reveal how economic and diplomatic interactions centred on critical minerals are transforming countries' foreign policy instruments. The existing literature mostly addresses these minerals from technical, energy or environmental perspectives; however, studies that analyse regional power competition from a commercial diplomacy perspective in a comparative manner are limited. This article aims to fill this gap by explaining the new geo-economic dynamics of commercial diplomacy through examples from Africa and Central Asia. The analysis first discusses the concepts of commercial diplomacy and resource diplomacy within a theoretical framework; it then examines China's intensive investments in Africa, the West's efforts to establish alternative supply chains, and the continent's political-economic risks. In Central Asia, Kazakhstan's uranium leadership, China's Belt and Road strategies, Western and Russian regional competition, and structural problems (infrastructure deficiencies, legal uncertainty, environmental risks) are examined. The comparative analysis reveals that both regions are similarly exposed to Chinese influence in the global power competition, but differ in terms of Africa's production capacity and Central Asia's geopolitical bridge role. The final section evaluates the implications for Turkey, noting that the diplomatic opening in Africa and historical ties with Central Asia offer economic and strategic opportunities through critical minerals. The study emphasises that Turkey can become a reliable partner by striking a balance between China and the West through its ‘third way diplomacy’ and that it is imperative for its national development strategy to play an active role not only in the extraction of minerals but also in their processing and conversion into technology.
Bu makale, 21. yüzyılda kritik madenlerin (lityum, kobalt, nadir toprak elementleri, uranyum vb.) artan stratejik önemini ve bu madenler etrafında Afrika ile Orta Asya’da şekillenen yeni ticari diplomasi rekabetini incelemektedir. Yeşil dönüşüm, dijitalleşme ve savunma sanayilerindeki teknolojik sıçramalar, bu kaynakları yalnızca ekonomik kalkınmanın değil, aynı zamanda jeopolitik güç dengelerinin belirleyicisi haline getirmiştir. Çalışmanın temel amacı, kritik madenler etrafında şekillenen ekonomik ve diplomatik etkileşimlerin, ülkelerin dış politika araçlarını nasıl dönüştürdüğünü ortaya koymaktır. Mevcut literatür çoğunlukla bu madenleri teknik, enerji ya da çevresel yönleriyle ele almakta; ancak ticari diplomasi perspektifinden bölgesel güç rekabetini karşılaştırmalı biçimde analiz eden çalışmalar sınırlıdır. Bu makale, söz konusu boşluğu doldurarak, Afrika ve Orta Asya örnekleri üzerinden ticari diplomasinin yeni jeoekonomik dinamiklerini açıklamayı amaçlamaktadır. Analiz kapsamında öncelikle ticari diplomasi ve kaynak diplomasisi kavramları kuramsal çerçevede tartışılmakta; ardından Afrika’da Çin’in yoğun yatırımları, Batı’nın alternatif tedarik zincirleri oluşturma çabaları ve kıtanın siyasi-ekonomik riskleri ele alınmaktadır. Orta Asya’da ise Kazakistan’ın uranyum liderliği, Çin’in Kuşak-Yol stratejileri, Batı ve Rusya’nın bölgesel rekabeti ile yapısal sorunlar (altyapı eksiklikleri, hukuki güvensizlik, çevresel riskler) incelenmektedir. Karşılaştırmalı analiz sonucunda, her iki bölgenin küresel güç rekabetinde benzer biçimde Çin etkisine maruz kaldığı, ancak Afrika’nın üretim gücü ve Orta Asya’nın jeopolitik köprü rolü bakımından farklılaştığı ortaya konmuştur. Son bölümde Türkiye açısından çıkarımlar değerlendirilmekte; Afrika’daki diplomatik açılımın ve Orta Asya ile tarihsel bağların, kritik madenler üzerinden ekonomik ve stratejik fırsatlar sunduğu belirtilmektedir. Çalışma, Türkiye’nin “üçüncü yol diplomasisi” ile Çin ve Batı arasında denge sağlayarak güvenilir bir ortak haline gelebileceğini ve madenlerin sadece çıkarımı değil, işlenmesi ve teknolojiye dönüştürülmesi süreçlerinde aktif rol almasının ulusal kalkınma stratejisi açısından zorunlu olduğunu vurgulamaktadır.
| Primary Language | Turkish |
|---|---|
| Subjects | Political Theory and Political Philosophy, African Studies, Studies of Asian Society |
| Journal Section | Research Article |
| Authors | |
| Publication Date | October 30, 2025 |
| Submission Date | September 22, 2025 |
| Acceptance Date | October 11, 2025 |
| Published in Issue | Year 2025 Issue: 4 |