Problem Durumu: Yaşamın kaçınılmaz gerçeklerinden biri travmatik yaşantılardır. Faklı gelişim dönemlerinde hemen hemen herkes şu veya bu şekilde travmatik sayılacak düzeyde deneyimlerden geçer. Bu deneyimlere karşı verilen tepkiler, dışsal ve içsel faktörlere göre değişiklik gösterir. Olumsuz deneyimlerin olumlu sonuçlara dönüştürülmesi için sahip olunması gereken koruyucu faktörler, psikolojik dayanıklılık kavramını gün yüzüne çıkarır. Psikolojik dayanıklılık, pek çok faktöre bağlı olarak gelişen bir mekanizmadır. Bu mekanizmayı etkileyen önemli faktörlerden biri, travmatik olaylar sonucunda oluşabilecek olumsuz duyguları dönüştürebilme inancı olarak kabul edilen duygusal öz-yeterliliktir. İnsanların duygularını algılaması, duygularını anlaması, bunları düşünceye yardımcı bir araç olarak kullanması ve duygularını düzenleyebilmesi duygusal öz-yeterliği oluşturan temel bileşenlerdir. Psikolojik dayanıklılık üzerinde etkisi olduğu düşünülen bir diğer faktör ise kişilerarası duyarlılıktır. Kişilerarası duyarlılık diğer kişilerin tutum ve tavırlarının yanlış yorumlamasına neden olan kişilik özelliği olarak tanımlanır. İlişkilerde olumlu ve sağlıklı iletişime sahip olmak, güçlü kişilerarası bağlantıların oluşumuna zemin hazırlar. Bu durum, psikolojik dayanıklılıkları açısından bireylere koruyucu bir faktör olarak kalkan görevi görür. Öte yandan başkalarıyla kurulan olumsuz ve gerginlik unsuru olan bağlar, psikolojik dayanıklılık için risk faktörü olarak kabul edilir. Bu açılardan değerlendirildiğinde, duygusal öz-yeterlik ve
Bilge Nuran AYDOGDU – Hilal CELIK– Halil EKSI /
Eurasian Journal of Educational Research 69 (2017) 37–54
53
kişilerarası duyarlılığın, psikolojik dayanıklılık üzerinde önemli bir etki gücü olduğu düşünülmektedir.
Amaç: Bu bağlamda bu çalışma, duygusal öz-yeterlik ve kişilerarası duyarlılık özelliklerinin genç yetişkinlerin psikolojik dayanıklılıkları üzerinde bir etki gücüne sahip olup olmadığı ve sahipse bu etkinin derecesini inceleme üzerine yapılandırılmıştır.
Yöntem: Araştırmanın örneklemini 2014-2015 eğitim öğretim döneminde Marmara Üniversitesi’nde öğrenim görmekte olan genç yetişkinlerden oluşturmaktadır. Basit seçkisiz örnekleme yönteminin kullanıldığı çalışmada, yaşları 18-34 arasında değişen (ss:3.48, : 21.26) 331 genç yetişkine (243 bayan, 88 bay) ulaşılmıştır. İlişkisel tarama modelinin kullanıldığı bu çalışmada araştırmanın amaçlarını test etmek için Eş Zamanlı Çoklu Regresyon analizinden yararlanılmıştır.
Bulgular: Araştırmanın amaçları doğrultusunda yapılan analizler neticesinde duygusal öz-yeterlik (duyguları anlama ve duyguları düşünceye destekleyici olarak kullanma alt boyutları) ile kişilerarası duyarlılığın (onaylanma ihtiyacı alt boyutu) birlikte, psikolojik dayanıklılığın toplam varyansının % 34’ünü açıkladığı sonucuna ulaşılmıştır. Psikolojik dayanıklılığın alt boyutlar bazında ise elde edilen bulgular şu şekildedir: duyguları düşünceye destekleyici olarak kullanma ve duyguları anlama birlikte gelecek algısının toplam varyansının %14’ünü, onaylanma ihtiyacı ve duyguları algılama boyutları birlikte aile uyumunun toplam varyansının %8’ini, ayrılma anksiyetesi, duygu düzenleme, duyguları düşünceye destekleyici olarak kullanma ve duyguları anlama boyutları birlikte kendilik algısının toplam varyansının %38’ini, duyguları düşünceye destekleyici olarak kullanma boyutu tek başına sosyal yeterliliğin toplam varyansının %27’sini ve son olarak duyguları anlama boyutu yine tek başına sosyal kaynakların toplam varyansının %20’sini anlamlı şekilde yordamıştır. Buna karşın psikolojik dayanıklılığın diğer alt boyutu olan yapısal sitil, duygusal öz-yeterlik ve kişilerarası duyarlılık tarafından anlamlı bir şekilde açıklanmamıştır
Sonuç ve Öneriler: Bu çalışma genç yetişkinlerin duygusal öz-yeterlik ve kişilerarası duyarlılıklarının sahip oldukları psikolojik dayanıklılık özellikleri üzerinde belirleyici etkilerinin olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Travmatik deneyim karşısında yaşanan zorluklarla başa çıkabilmek için, insanlar durumun üstesinden gelme yeteneğine sahip olduklarına inanmak zorundadırlar. İnsanlar kişilerarası ilişkilere aşırı duyarlı hale geldikleri zaman çeşitli psikolojik rahatsızlıklar karşısında savunmasız kalırlar. Kişilerarası ilişkilerde beklenilen onaylanma ihtiyacı, düşük düzey dayanıklılığın bir göstergesidir. Bu durum ise olumsuz değerlendirilme, küçük düşürülme, reddedilme, dışlama vb. nedenlerden ötürü sosyal ilişkilerden kaçınma ve uzaklaşmaya yol açar. Araştırmanın önemli bulgularından biri, duyguları düşünceye yardımcı bir araç olarak kullanma ve duyguları anlamanın gelecek algısı üzerindeki belirleyici etkisidir. Duygular kişinin bilişsel algılarını dolaysıyla kararlarını ve hedeflerini belirler, dolayısıyla gelecek algısını şekillendirir. Araştırmanın bir diğer önemli bulgusu duyguları düşünceye yardımcı bir araç olarak kullanma, duygu düzenleme, duyguları anlama ve ayrılma anksiyetesinin birlikte
x
Bilge Nuran AYDOGDU – Hilal CELIK– Halil EKSI /
Eurasian Journal of Educational Research 69 (2017) 37–54
54
kendilik algısın üzerinde yordayıcı etkisi olduğu yönündedir. Yaşam olayları karşısında duygusal başarıların tekrarlanması, insanları gelecekte zor durumlarla baş edebileceklerine inanmalarını sağlar. Duygusal açıdan tutarlı ve istikrarlı olmanın kişisel güç ve kendilik algısı üzerinde belirleyici bir rolü vardır. Bu nedenledir ki, duygusal açıdan yetenekli olabilme insanların öz-yeterlik ve benlik saygısı olumlu yönde etki eder. Buna karşın kişilerarası ilişkilerde deneyimlenen ayrılma anksiyetesi benlik algısını zayıflatır. Çünkü ayrılma kaygısı insanlar için savunmasızlık yaratır, kaygı ve duygudurum bozuklukları olasılığını artırır.
Araştırmada elde edilen bir diğer sonuç ise duyguları anlama ve onaylanma ihtiyacının aile uyumu üzerindeki yordayıcı etkisidir. Çocukların ihtiyaçları tam karşılanmadığında, koruyucu bir faktör olması gereken aile ne yazık ki bir savunmasızlık/kırılganlık faktörüne dönüşür.
Çalışmanın bir diğer bulgusu ise duyguları düşünceye yardımcı bir araç olarak kullanmanın sosyal yeterlik üzerindeki yordayıcı etkisidir. Duygular, sosyal etkileşimler üzerinde belirleyicidir. Tüm sosyal etkileşimler duygusal yeteneği içerir ve aralarında güçlü bir bağlantı vardır. Olumsuz duygular sosyal yeterliliğin azalmasına, sosyal ilişkilerde güçlükler yaşanmasına ve sosyal kaygıya yol açar.
Bu çalışmada elde edilen son bulgu ise duyguları anlamanın psikolojik dayanıklılığın alt boyutlarından sosyal kaynaklar üzerinde yordayıcı etkisinin olduğu yönündedir. Olumsuz ve travmatik bir durum karşısında, insanların duygularını başkalarıyla paylaşarak destek alabilmeleri gerekebilir. Kendinin ve başkalarının duyguları algılama ve diğer insanlardan destek alma sosyal kaynakları artırır ve ilişkileri kuvvetlendirir.
Coğrafi konumu nedeniyle savaş ve terör olaylarıyla karşılaşma, sosyo-politik alandaki hızlı ve beklenmedik değişimler ve aile içindeki dalgalanmalar gibi etmenler ülkemizdeki bireylerin travmaya maruz kalma olasılıklarını ne yazık ki güçlendirmektedir. Bu noktada psikolojik dayanıklılığın önemi daha da güçlü olur. Bu çalışma genç yetişkinlerin psikolojik dayanıklılık özelliklerinin duygusal öz-yeterlik ve kişilerarası duyarlılık özelliklerine göre şekillendiği açıkça ortaya koymaktadır. Ne var ki psikolojik dayanıklılık bu bağlamda ele alınarak ayrıntılı bir şekilde incelenmemiştir. Bu çalışma alandaki bu boşluğu bir açıdan doldurabilecek niteliktedir. Ayrıca, duygusal öz-yeterlik gelişmekte olan bir kavramdır ve amprik çalışmalarla desteklenmesine ihtiyaç vardır. Bu çalışma duyguların, psikolojik dayanıklılığı açıklamada temel olgu olduğunu işaret etmekte olup alanda yapılacak yeni çalışmalarla desteklenmesi gerekmektedir.
Purpose: In the face of adverse and traumatic events throughout their lives, individuals respond in different ways depending on their degree of resilience, factors of which include their individual resources for coping with those events. This study examined the predictive role of emotional self-efficacy and interpersonal sensitivity on psychological resilience among young adults in order to gain insights into psychological resilience and its protective factors. In particular, its purpose was to examine how perceiving emotions of the self and others, using emotions to facilitate thought, regulating emotions in the self and others, interpersonal awareness, need for approval, separation anxiety, timidity, fragile inner self, and understanding emotions, the emotional self, and others affect perceptions of the future, structural style, social competence, family cohesion, and social resources.Method: Using the relational screening model, participants were selected via basic random sampling. The sample included volunteers—243 women (73.4%) and 88 men (26.6%)—with a mean age of 21.46 years. The Resilience Scale for Adults, Emotional Self-Efficacy Scale, and Interpersonal Sensitivity Measure were used as measuring instruments. Findings: Following simultaneous multiple regression analysis, psychological resilience could be predicted according to emotional self-efficacy and interpersonal sensitivity. Conclusions and Recommendations: Similar to earlier research in the field, this study showed that psychological resilience and its aspects can be explained in light of emotional self-efficacy and interpersonal sensitivity. However, since psychological resilience had not heretofore been examined in such detail, this study offers significant contributions to trauma and preventive psychological counselling studies
Primary Language | English |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | May 20, 2017 |
Published in Issue | Year 2017 Volume: 17 Issue: 69 |