Purpose: Self-efficacy plays a crucial
role in achievement; and thus, it is important to determine the factors
affecting self-efficacy. It has been known that one’s reflections and
evaluations of their thoughts, emotions, and behaviors are of paramount
importance in the development of self-efficacy. Therefore, the aim of this
study was to investigate the relationship between metavariables and
self-efficacy in the context of chemistry.
Method: A total of 369 high school students participated
in this study. Meta-Affective Trait Scale, Metaconceptual Awareness and Regulation
Scale, and High School Chemistry Self-Efficacy Scale were administered to the
students. Canonical
correlation analysis was employed to examine the relationship between
metavariables and self-efficacy.
Findings: The results of this study showed that there was a positive
relationship between metavariables and self-efficacy variables except for the
variable of affective awareness. Precisely, students who had high scores on the
metavariables were likely to believe in their ability to use cognitive skills
in chemistry and to accomplish chemistry laboratory tasks.
Implications for Research
and Practice: A number of implications and recommendations for
future research are given. Chemistry teachers could use instructional
innovations to integrate metavariables and self-efficacy into their teaching.
Teacher education programs could give importance to meta-level and
self-efficacy constructs in educating teachers. Researchers could conduct
studies to investigate the relations among metavariables, self-efficacy, and
academic achievement.
Problem Durumu: Fen eğitiminde akademik başarının bilişsel
değişkenlerle olan ilişkisi üzerine birçok çalışma olduğu halde duyuşsal
değişkenlerle ilişkisini inceleyen çalışmalar azdır. Ancak öğrenmede biliş ve
duyuş birlikte çok önemli bir rol oynar. Özyeterlik, biliş ve duyuşla ilişkili
önemli bir değişkendir. Özyeterlik, kişilerin belli bir performansa
ulaşabilmelerini sağlayacak eylemleri örgütleme ve sergileme becerileriyle
ilgili yargıları olarak tanımlanmaktadır. Özyeterlik alana özgüdür. Örneğin,
kimya dersinde yüksek özyeterliğe sahip bir öğrenci, matematik dersinde düşük
özyeterliğe sahip olabilir. Özyeterlik, kişinin duygu, düşünce ve davranışları
ile ilgili özyansıtma ve değerlendirmelerde bulunmasını gerektirir. Bu durum,
özyeterlikle üstbiliş arasındaki ilişkiyi yansıtır. Üstbiliş karışık bir kavram
olup alanyazında birçok tanımı bulunmaktadır. Bu tanımların ortak noktaları,
üstbilişin, kişinin bilişsel sisteminin farkında olması, izlemesi ve kontrol
etmesi olduğu üzerinedir. Aynı şekilde, üstbilişin boyutları üzerinde de
tartışmalar olmakla birlikte üstbilişsel farkındalık ve üstbilişsel düzenleme
ortak boyutlardandır ve bu çalışmada da bu boyutlara odaklanılmıştır.
Üstbilişin tanımı ve boyutları hakkında farklı görüşler olmasına rağmen,
üstbilişin öğrenme üzerindeki olumlu etkisi, üzerinde hemfikir olunan bir
durumdur. Üstbiliş birçok süreç ve beceriyi içeren kapsayıcı bir kavram
olduğundan kişinin kendi kavramsal sistemini bilmesi ve kontrol edebilmesi
bağlamında “üstkavram” terimi kullanılmaktadır. Bu çalışmada da öğrencilerin
kimya bağlamındaki kavramlarının farkında olmaları, izlemeleri ve
değerlendirmeleri anlamında “üstkavram” üzerine odaklanılmıştır. Özyeterlik
duyguların yönetilmesinde de önemlidir. Genellikle endişe gibi olumsuz duygular
özyeterliği azaltırken, coşku gibi olumlu duygular özyeterliği arttırır.
Buradan hareketle bu çalışmada üstduyuş kavramı üzerinde durulmuştur. Üstduyuş,
duyuş hakkında duyuş, biliş hakkında duyuş ve duyuşun izlenmesi anlamına
gelmektedir. Üstduyuşta öne çıkan ve bu çalışmada da kullanılan iki boyut;
duyuşun farkındalığı ve duyuşun düzenlenmesidir. Özyeterliği yüksek olan
kişiler güçlüklere karşı azimlidirler ve bir ödev üzerinde daha fazla çaba sarf
ederler. Özyeterliğin akademik başarıyı etkileyen önde gelen değişkenlerden
olduğu ortaya konulmuştur. Bu anlamda özyeterliği etkileyen faktörleri
belirlemek önemlidir. Özyeterliğin üstbiliş ve duyguyla ilişkisine yönelik
çalışmalar vardır ancak üstkavram ve üstduyuş özelinde çalışmalarla
karşılaşılmamıştır. Dolayısıyla, özyeterlik ile üstbiliş ve üstduyuş arasındaki
ilişkiyi ortaya koyacak çalışmaların bu alanda yol gösterici olacağı
düşünülmektedir.
Araştırmanın Amacı: Bu çalışmada özyeterlik ile üstbiliş
ve üstduyuş arasındaki ilişki kimya bağlamında incelenmiştir. Bu anlamda
aşağıdaki araştırma sorusu bu çalışmaya rehberlik etmiştir:
Lise öğrencilerinin kimya dersindeki üstkavramsal
farkındalık, üstkavramsal düzenleme, duyuşsal farkındalık ve duyuşsal düzenleme
düzeyleri kimya özyeterlik inançlarını ne derecede yordamaktadır?
Araştırmanın Yöntemi: Bu çalışmada keşfedici ilişkisel araştırma deseni
kullanılmıştır. Çalışmaya 12. sınıfta öğrenim gören 369 Anadolu Lisesi
öğrencisi (187 kız, 155 erkek ve 27 yanıt vermeyen öğrenci) katılmıştır.
Veriler, Lise Kimya Özyeterlik Ölçeği (LKÖÖ), Üstkavramsal Farkındalık ve
Düzenleme Ölçeği (ÜFDÖ) ve Üstduyuşsal Özellik Ölçeği (ÜÖÖ) kullanılarak
toplanmıştır. LKÖÖ, öğrencilerin kimya özyeterlik inançlarını, ÜFDÖ,
öğrencilerin kimya ile ilgili kavramlarının ne kadar farkında olduklarını, izlediklerini
ve değerlendirdiklerini ve ÜÖÖ de öğrencilerin kimyadaki duygularıyla ilgili
üstduyuşsal yönelimlerini ölçmek için kullanılmıştır. Bu çalışmada özyeterlik
ile üstbiliş ve üstduyuş arasındaki ilişki kanonik korelasyon analizi (bağımsız
değişken seti; üstkavramsal farkındalık, üstkavramsal düzenleme, duyuşsal
farkındalık ve duyuşsal düzenleme ve bağımlı değişken seti; bilişsel beceriler
kimya özyeterliği ve kimya laboratuvarı özyeterliği) ile incelenmiştir. Kanonik
korelasyon analizi, en az iki değişken içeren bağımlı ve bağımsız iki değişken
seti arasındaki ilişkiyi inceleyen çok değişkenli bir analizdir.
Araştırmanın Bulguları: Kanonik korelasyon analizi sonucunda
özyeterlik ile üstbiliş ve üstduyuş arasındaki ilişkiye dair iki kanonik
fonksiyon elde edilmiştir. Anlamlı kanonik fonksiyonların belirlenmesinde üç
kriter kullanılmıştır. Bunun için kanonik fonksiyonların istatistiki
anlamlılığı, kanonik korelasyon katsayılarının karesine (Rc2)
dayalı pratik anlamlılığı ve bağımlı değişken seti gereksizlik (redundancy)
indeksine dayalı pratik anlamlılığı değerlendirilmiştir. İstatistiki anlamlılık
için kanonik fonksiyonların Wilks’s Lambda değerleri kullanılmış ve bu değerler
her iki fonksiyonun da istatistiksel olarak anlamlı olduğunu göstermiştir (birinci
fonksiyon için Wilks’s Lambda .67, F(8, 726) = 20.27, p<.001; ikinci
fonksiyon için Wilks’s Lambda .95, F(3, 364) = 6.12, p<.001). Kanonik
korelasyon katsayılarının karesine bakıldığında ilk fonksiyon için .30 ve
ikinci fonksiyon için .05 olduğu bulunmuştur. Buna göre ilk fonksiyon bağımlı
ve bağımsız değişken seti arasındaki varyansın daha çoğunu açıklamıştır.
Gereksizlik indeksi kriterine göre, birinci fonksiyon için hesaplanan bağımlı
değişken seti gereksizlik indeksi .20 iken, ikinci fonksiyona ait değer
.02’dir. Yani ikinci fonksiyonla kıyaslandığında, birinci fonksiyonda bağımlı
değişken setindeki varyansın daha fazlası bağımsız değişkenler tarafından
açıklanmıştır. Bu kriterlere göre birinci fonksiyonun açıklanması daha
anlamlıdır. Birinci fonksiyon için kanonik yapı katsayıları incelendiğinde
bağımsız değişkenler içinde üstkavramsal düzenleme (rs = .84) en
büyük katsayıya sahipken, duyuşsal farkındalık (rs = .34) en düşük
değere sahiptir. Üstkavramsal farkındalık ve duyuşsal düzenleme kanonik yapı
katsayıları ise sırasıyla .74 ve .71 olarak bulunmuştur. Bağımlı değişkenler
açısından ise bilişsel beceri kimya özyeterliği kanonik yapı katsayısı (rs
= .99), kimya laboratuvarı özyeterliği (rs = .59) için bulunan
değerden daha büyüktür. Bir değişkenin kanonik fonksiyona anlamlı katkı
yapabilmesi için kanonik yapı katsayısının .45’ten büyük olması beklenir. Buna
göre duyuşsal farkındalık hariç tüm değişkenler pozitif ilişkili olarak birinci
kanonik fonksiyona anlamlı katkıda bulunmuştur.
Araştırmanın Sonuçları ve Önerileri: Bu çalışma duyuşsal
farkındalık hariç üstkavramsal farkındalık, üstkavramsal düzenleme ve duyuşsal
düzenleme ile özyeterlik değişkenleri arasında pozitif bir ilişki olduğunu
göstermiştir. Yani öğrencilerin kimya dersindeki üstkavramsal farkındalıkları, üstkavramsal
düzenlemeleri ve duyuşsal düzenlemeleri arttıkça kimyadaki bilişsel beceri ve
laboratuvar özyeterliklerinin de arttığı söylenebilir. Alanyazında yapılan
çalışmaların özyeterliğin öğrencilerin akademik başarıları üzerinde en etkili
değişkenlerden biri olduğunu gösterdiği düşünüldüğünde, özyeterliği etkileyen
faktörlerin açığa çıkarılmasının önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Bu çalışma da
kimya özyeterliğini etkileyebilecek üst-düzey (meta-level) değişkenleri işaret
etmektedir. Alanyazında, üstkavramsal ve üstduyuşsal değişkenlerin özyeterlik
üzerindeki etkisi anlamında bir çalışmayla karşılaşılmadığından bu çalışma bu
anlamda alanyazına yeni bir katkı sağlamaktadır. Çalışmadaki üst-düzey
değişkenler arasından bağımsız değişken setine en önemli katkıyı üstkavramsal
ve duyuşsal düzenleme yapmıştır. Ancak duyuşsal farkındalık anlamlı bir katkı
sağlamamıştır. Üstkavram ve üstduyuş çok boyutlu ve karmaşık kavramlardır.
Dolayısıyla farkındalık ve düzenleme boyutlarının özyeterlik üzerindeki
etkilerinin nasıl gerçekleştiğinin belirlenmesine yönelik nitel ve nicel
çalışmalara ihtiyaç vardır. Bağımlı değişken setine bakıldığında ise bilişsel
beceri kimya özyeterliği, laboratuvar özyeterliğine göre daha büyük katkı
sağlamıştır. Bunun muhtemel sebebi öğretmenlerin sınav sistemi ve malzeme
yetersizliği gibi nedenler dolayısıyla daha az laboratuvar kullanmalarından
olabilir. Bu çalışmanın sonuçlarına göre kimya öğretmenleri derslerinde
özyeterlik için üst-düzey değişkenleri dikkate alabilirler. Bunun için zeki öğretim
sistemleri gibi öğretimde yeni yaklaşımları dersleriyle bütünleştirebilirler.
Ayrıca öğretmen eğitimi programları da üst-düzey değişkenlerin özyeterlik
üzerindeki etkisini dikkate alabilirler.
Primary Language | English |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | May 31, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Volume: 19 Issue: 81 |