Kur’ân’ın yaratılmışlığı (halku’l-Kur’ân) konusunda Ebû Hanîfe’ye birbirinden farklı iddialar atfedilmektedir. Bazı kaynaklarda onu bu fikri ilk ortaya atan kişi olduğu, vefat ettiğinde bu fikir üzere olduğu gibi iddialar mevcuttur. Diğer bazı kaynaklarda ise bilakis onun hiçbir zaman bu fikri savunmadığı, hatta bu konuda tartışılmaması gerektiği yönünde telkinlerde bulunduğu nakledilir. Ona nispet edilen bazı eserlerde onun bu konu hakkında herhangi bir görüşü yer almazken, diğer bazı eserlerde mana ile telaffuz ve okunuş arasında ayrım yaptığına dair fikirler yer almaktadır. Sonraki dönemlerde yazılan Hanefî-Mâtürîdî eserlerde ise bu kelâmî mesele hakkında görüş belirtilirken, bu konuda Ebû Hanîfe’ye dair herhangi bir atfa rastlanılmamaktadır. Bununla birlikte, farklı mezhebî oluşumlar arasında bir kesim Ebû Hanîfe’yi bu görüşle suçlayıp ötekileştirirken, onu Ehl-i Sünnet çizgisinde değerlendiren diğer Hanefî ve Sünnî kesimler ise onu bu görüşten arındırma çabası içerisinde olmuşlardır. Bu makalemizde halku’l-Kur’ân meselesinde Ebû Hanîfe’ye isnat edilen görüşleri tarafsız bir bakış açısıyla analiz ederek literatüre katkı sunmayı hedeflemekteyiz. İslâm Mezhepleri Tarihi disiplininin yöntemlerini esas alan araştırmamız, fikirleri tarihsel bağlamıyla birlikte ele alarak değerlendiren bir yaklaşımla yürütülmüştür. Bu doğrultuda halku’l-Kur’ân fikrinin ortaya atıldığı zaman diliminden itibaren tarihsel süreçteki gelişimini dikkate alan bir yöntem benimsenmiştir. Ayrıca ilgili rivayetleri aktaran şahısların sosyo-kültürel ve mezhebî aidiyetlerini de dikkate almak, yöntem açısından hassasiyet gösterdiğimiz hususlardan biridir. Halku’l-Kur’ân fikrinin mihne sürecinde bazı Hanefî şahıslar tarafından benimsenmiş olması, bu fikrin Ebû Hanîfe’ye nispet edilmesinde etkili olmuş olmalıdır. Bu bakımdan Kur’ân’ın yaratılmışlığı konusunda ona birbirinden çelişkili rivayetler atfedilmesinin, büyük ölçüde geçmişe dönük bir inşa faaliyetini yansıttığı söylenebilir. Ne Kur’an hakkında mana ve telaffuz açısından ayrım yapanları Lafziyye olarak anarak Cehmîlikle itham eden Hanbelî çevre, ne de söz konusu ayrımı benimseyen Buhârî ve İbn Kuteybe gibi diğer Ashâbü’l-Hadîs’ten isimler, bu ayrımın Ebû Hanîfe tarafından benimsenmiş olduğuna dair herhangi bir irtibatlandırma yapmışlardır. Bu durum, söz konusu ayrımın Ebû Hanîfe tarafından yapıldığı iddiasına şüpheyle yaklaşmamızı destekler niteliktedir. Genel olarak makalemizde yer verilen birbirine zıt iddiaları manidar kılan esas husus ise, Ehl-i Sünnet içerisinde Ebû Hanîfe’yi dışlayan (özelde Hanbelî Hadis Taraftarı) kesimler ile onu savunan (Eş‘arî ve Maturidîler gibi) zümreler arasındaki çekişmeyi resmetmesidir. Diğer taraftan kelâma ilgi duyarak Mu‘tezile’ye yakın olan Irak Hanefîleri bu fikrin Ebû Hanîfe’ye nispet edilmesinde etkili olurken; buna karşın Ehl-i Hadîs’e daha yakın bir tutum sergileyen özellikle Mâverâünnehir Hanefîleri ise Mu‘tezilî karşıtı tutumlarına bağlı olarak söz konusu fikrin ona nispet edilmesine karşı durmalarıyla öne çıkmaktadır.
Various claims are attributed to Abū Ḥanīfa regarding the createdness of the Qurʾān (khalk al- Qurʾān). Some sources claim that he was the first person to put forward this idea, and that he was about to have this idea when he died. Some other sources, on the other hand, state that he never defended this idea and even suggested that it should not be discussed on this issue. While some works attributed to him do not contain any of his views on this subject, some other works attributed to him contain ideas that he distinguished between the meaning and pronunciation and recitation. Another striking point is that there is no reference to Abū Ḥanīfa on this subject in the Hanafī-Māturīdī works written in later periods expressing their views on this theological issue. Thus, while one group among various sectarian formations accused Abū Ḥanīfa of this view and marginalized him, other Hanafī and Sunnī groups, who evaluated him in line with Ahl al-Sunnah wa’l-Jamāah, tried to purify him from this view. In this study, we aim to analyze the views attributed to Abū Ḥanīfa on the issue of the createdness of the Qurʾān from an impartial perspective. Our research, based on the methods of the discipline of the History of Islamic Sects, is based on an approach that evaluates ideas in terms of their relationship to historical context and events, with a perspective that takes into account the development of the idea of khalq al-Qurʾān in the historical process from the time it was put proposed; it was also carried out by taking into account the socio-cultural and sectarian affiliations of the individuals.
The fact that the idea of khalq al-Qurʾān was adopted by some Hanafī people during the Miḥna period must have been effective in attributing this idea to him. In this respect, it can be said that the attribution of conflicting narratives to Abū Ḥanīfa regarding this idea largely reflects a retrospective construction activity. Neither the Hanbalī circles, who accuse those who make a distinction between meaning and pronunciation of the Qurʾān by “Lafziyyah” and condemn them as “Jahmī”; nor other figures from the Aṣḥāb al-ḥadīth who adopted this distinction, such as Bukhārī and Ibn Qutayba, said anything about this distinction by Abū Ḥanīfa. This fact leads us to doubt of the claim that this distinction was made by Abū Ḥanīfa. In general, the main point that makes the contradictory claims presented in our article meaningful is that it depicts the struggle between the groups that exclude Abū Ḥanīfa within the Ahl al-Sunnah and those who defend him. On the other hand, mostly Iraqi Hanafīs, who were interested in kalām and were close to the Muʿtazilah, were influential in attributing this idea to Abū Ḥanīfa; on the other hand, the Hanafīs of Māwerāunehr, who displayed an attitude closer to the Ahl al-Hadīth, stood out with their opposition to attributing this idea to him due to their anti-Muʿtazilah attitude.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Islamic Sects, Kalam |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | September 30, 2024 |
Submission Date | April 1, 2024 |
Acceptance Date | September 17, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 |