Avrupa Birliği (AB) on yıllardır dünyanın farklı coğrafyalarından gelen farklı tip ve özelliklerdeki göç akınları konusunda politikalar geliştirme konusunda Birlik nezdinde bir tavır alamazken üye ülkelerin farklık tutumlar geliştirmekte ve bireysel kararlar alıyor. 2011 yılında başlayan Suriye Savaşı Avrupa’ya göçe bambaşka bir ivme kazandırdığı ve siyasi, ekonomik ve toplumsal birçok tartışmaya da zemin yarattı. Gerek dış politika gerekse komşuluk politikası kapsamında Akdeniz havzası ve bu coğrafyanın güvenliği Avrupa güvenliği için son derece büyük önem arz etmektedir. 1990'lardan bu yana bu Doğu Akdeniz ve komşu coğrafyalarda ortaya çıkan çatışmalar, iç savaşlar, Ortadoğu’da yürütülen uluslararası askeri müdahaleler Avrupa’nın güvenlik beklentileriyle örtüşmezken Doğu Akdeniz güzergâhı üzerinden AB’ye akın eden göçmenler Avrupa’ya çeşitli güvenlik tehditleri yöneltmeye de devam etmektedirler. AB karar alıcıları kadar üye devletlerdeki siyasi aktörler göçü bir siyasi araç olarak göç-karşıtı kamuoyu oluşturmada etkili bir şekilde kullanmakta ve Almanya ve İsveç gibi ülkeler yüzbinlerce göçmen ve mülteciye kapılarını acarken diğerleri göçmen sorununun AB nezdinde geliştirilecek politikalarda ele alınması gerektiğine vurgu yapmaktalar.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Uluslararası İlişkiler |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Haziran 2019 |
Gönderilme Tarihi | 1 Mayıs 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 3 Sayı: 2 |