Felsefe
tarihinin belki de düğüm noktası olan Platon her dönemde yaşanılan çağa uygun
olarak revize edilip felsefe sahnesine yeniden çağırılmaktadır. Böyle önemli
bir figürün öteden beri hastalık belirtileri göstermiş gelgitli, çarpıntılı
olmuş bir ilişki olan sanat-felsefe ilişkisinde paradoksal diyebileceğimiz
tavrı bu ilişkiyi daha da problematik bir hale getirmiştir. Platon bir taraftan
gerçeklikten uzak, görünüşün taklitçileri olarak gördüğü şair ya da sanatçıları
İdeal Devlet’inden sürgün ederken diğer taraftan da diyaloglarında şair olarak
görülmesine yol açan metafor ve mitlerle karşımıza çıkmaktadır. Aslında bir
rasyonalist olarak Platon’un akla meydan okuyan sanatı dışlaması sistemi
açısından çok da anlaşılmaz değildir. Her ne kadar sanatın bilinçdışı olan ile
bağlantısı ve taklitçi yönü onu rahatsız etse de o, ideaları, görünüşün
gerisindeki gerçekliği aktarırken dilde şiirsel gücün söylemine ihtiyaç duyar.
Gerek Güneş ve Mağara metaforu, gerek Er
miti bu durumun en iyi örnekleridir. Sonuç olarak sanatçıları Devlet’inde
görmek istemeyen bir sanatçı ile karşı karşıyayız. İşte bu çalışmada Platon’un
sanatla olan bu çift yönlü ilişkisi tartışılmaya çalışılacaktır.
Konular | Sanat ve Edebiyat |
---|---|
Bölüm | Mevcut Sayı |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 13 Ekim 2017 |
Gönderilme Tarihi | 13 Ekim 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Cilt: 1 Sayı: 1 |
The open access statement