Öz
Toplumsal değer ve birikim anlamına gelen medeniyet kavramı,
makalemizde hakiki ve mecazi olmak üzere iki manada ele alınmıştır. Hakiki
medeniyet, medeniyeti oluşturan değerlerin hakikatte sabit olan varlık (ve
bilgi) anlayışına dayanması bakımından diğerlerinden ayrılır. Tenzihi ile
teşbihi makamlar arasında dereceli olarak anlaşılabilen bu hakikatin, beşer
aklıyla doğrulanması bakımından tasavvuf bilimi ve onun katkıları müstakil bir
başlık olarak incelenmiştir. Bu katkı, İslam Düşüncesindeki tevhid akidesi
çerçevesinde Allah-kainat ve Allah-kul ikiliğini ortadan kaldıran bir varlık
anlayışı sunması olarak özetlenebilir. Tasavvufun medreseleri olan tekkelerin
ürettikleri ise, İslam Medeniyetine verdiği katkının diğer veçhesidir. Bu katkı
ise, medeniyet tanımında vurguladığımız iki unsurdan ikincisine yöneliktir. Yani
medeniyetin özü mesabesinde olan hakikat anlayışından beslenerek üretilen maddi
unsurlara yaptığı katkılardır. Bu unsurlar bakımından tekkeler; edebiyat, hat
sanatı, musiki, minyatür, kılıçlı ya da kalbî cihadda ve coğrafyalara göre
değişen çeşitli kültürlerde farklı eserler bırakmıştır. Bu katkı, günlük hayatı
ihsan makamında yaşayan müminlerin miras bıraktıkları eserler olarak İslam
medeniyetinin mücessem yönü olmuştur. Bu eserlerin günümüz bakımından manası ve
ihya edilmesi önündeki engelleri ise, çalışmamızın birinci ve sonuç bölümünde
tartışılmıştır.