Savaş sonrası Batı Avrupa Ülkelerinin güvenlik gereksinimlerini karşılamak ve Batı Almanya'yı kontrol etmek amacıyla 1954'te kurulan Batı Avrupa Birliği (BAB) ile Avrupa Ortak Güvenlik sistemi, kurumsallaşma sürecine girmiştir. Soğuk Savaş döneminde NATO'nun gölgesinde varlık gösteremeyen BAB, 1990'lardan sonra Avrupa Topluluğu (AT)/Avrupa Birliği (AB)'nin ekonomik bütünleşmeye yönelik girişimlerine paralel olarak siyasi bütünleşme çabalarının bir parçası olarak kurumsallaşmasını hızlandırmıştır. Bunda, Fransa'nın NATO'dan farklı ve özerk bir Avrupa Güvenlik Politikası oluşturma isteği; 1990'lardaki Balkan Krizlerinde Avrupa'nın krizleri yönetecek özel askerî güç yoksunluğu; İngiltere'nin kısmen Avrupa Ortak Güvenlik politikasına müdahil olma ve yeni dünya düzeninde AB'nin küresel bir güç olma isteği önemli rol oynamıştır. Temel Hedef 2003 ile "yumuşak güç" perspektifini amaçlayan Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası (AGSP); Lizbon Antlaşması ile "sert güç" perspektifini hedeflemiştir. Reform Antlaşması ile ulaşılmak istenilen sert gücün, ülkelere aşırı maliyet getirmesi yanı sıra, Irak krizinde görüldüğü üzere gerçek bir kriz karşısında ülkeler arası bir iradenin oluşturulmasının zorluğundan dolayı başarılı olması zor gözükmektedir. Bu nedenle, AGSP'nin, yumuşak gücün gerektirdiği ve NATO'nun kullanılmadığı kriz ve misyonlarda sivil güçle beraber kullanılması, buna karşın sert gücün; NATO tarafından sağlanması, uygulanabilirlilik açısından kabul edilebilir bir yaklaşımdır. AGSP'nin gelişimi açısından dikkate aldığında, AB'nin Avrupa güvenliğindeki rolünün NATO tarafından desteklenen "yumuşak ve sivil bir güç" niteliği yönünde oluşması daha uygun gözükmektedir.
Savaş sonrası Batı Avrupa Ülkelerinin güvenlik gereksinimlerini karşılamak ve Batı Almanya'yı kontrol etmek amacıyla 1954'te kurulan Batı Avrupa Birliği (BAB) ile Avrupa Ortak Güvenlik sistemi, kurumsallaşma sürecine girmiştir. Soğuk Savaş döneminde NATO'nun gölgesinde varlık gösteremeyen BAB, 1990'lardan sonra Avrupa Topluluğu (AT)/Avrupa Birliği (AB)'nin ekonomik bütünleşmeye yönelik girişimlerine paralel olarak siyasi bütünleşme çabalarının bir parçası olarak kurumsallaşmasını hızlandırmıştır. Bunda, Fransa'nın NATO'dan farklı ve özerk bir Avrupa Güvenlik Politikası oluşturma isteği; 1990'lardaki Balkan Krizlerinde Avrupa'nın krizleri yönetecek özel askerî güç yoksunluğu; İngiltere'nin kısmen Avrupa Ortak Güvenlik politikasına müdahil olma ve yeni dünya düzeninde AB'nin küresel bir güç olma isteği önemli rol oynamıştır. Temel Hedef 2003 ile "yumuşak güç" perspektifini amaçlayan Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası (AGSP); Lizbon Antlaşması ile "sert güç" perspektifini hedeflemiştir. Reform Antlaşması ile ulaşılmak istenilen sert gücün, ülkelere aşırı maliyet getirmesi yanı sıra, Irak krizinde görüldüğü üzere gerçek bir kriz karşısında ülkeler arası bir iradenin oluşturulmasının zorluğundan dolayı başarılı olması zor gözükmektedir. Bu nedenle, AGSP'nin, yumuşak gücün gerektirdiği ve NATO'nun kullanılmadığı kriz ve misyonlarda sivil güçle beraber kullanılması, buna karşın sert gücün; NATO tarafından sağlanması, uygulanabilirlilik açısından kabul edilebilir bir yaklaşımdır. AGSP'nin gelişimi açısından dikkate aldığında, AB'nin Avrupa güvenliğindeki rolünün NATO tarafından desteklenen "yumuşak ve sivil bir güç" niteliği yönünde oluşması daha uygun gözükmektedir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | March 1, 2009 |
Submission Date | February 15, 2015 |
Published in Issue | Year 2009 Volume: 5 Issue: 9 |